Binbir Gece kabusu başladı.
Ne yazık ki 'kabus' diyorum, çünkü bir dizi bitmesi gereken zamanı bu kadar aşarsa kötü bir tat vermeye başlıyor. Dizinin senaryosu o kadar durağan ki, yeni bir durum yaratmak için bu sezona karakterlerin kişiliklerini değiştirerek başlamışlar.
Şehrazat ve Bennu'nun içinden resmen birer canavar fırlamış.
O iyi niyetli, eğitimli, görgülü, sevgililerine (kocalarına) aşık kadınlar, tam birer sorun makinesine dönüşmüş. Onur'un gayrı meşru kızı Nilüfer'i canının yongası yapan Şehrazat, tam bir üvey anne tadına gelmiş. Hatta o kadar ki, hayatını kurtarmak için Onur'la beraber olduğu Kaan'a bile ateş püskürüyor. Bir de tabii zenginlik Şehrazat'ın başına vurmuş. Bizim kalender güzelimiz trilyonluk köşkünde kimin güvenlikle ilgilendiğini bilmek istiyormuş. Bak, bak, bak! Bu Şehrazat'ın bizim geçtiğimiz yıl kan revan içinde bıraktığımız masum, anlayışlı, sevecen karaterle en ufak bir ilgisi yok. Bennu deseniz, ayrı bir alemde. Büyük aşkla bağlandığı, uğruna intiharlara kalkıştığı Kerem'in canını okumakla meşgul. Üstelik ortada o kadar saçma bir durum var ki, Burak'ın Melek'i bırakmasının sorumlusu olarak Kerem'i görüyor. Ve adamcağıza hayatı zindan ediyor. Sonunda olan oluyor ve dizi boyunca bir kere bile aynı karede görmediğimiz Kerem ve Eda Hanım, dizinin ilk bölümünün son karesinde işi pişirmiş durumda. 'Hadi bakalım, bu nereden çıktı şimdi?' dedirtecek bir kareyle son buluyor ilk bölüm.
Ama ben başka bir dizi izler gibiyim.
Tamam, hayat değişimden ibarettir de bu kadar da olmaz ki! Bir de dizinin müzikleri değişmiş.
Gerilim sahnelerinde, üçüncü sınıf korku filmlerinin müzikleri kullanılıyor sanki... 'Dadan, dadan' gibi abuk sabuk efektler var. Her şeyi tadında bırakmak lazım, öyle değil mi sevgili okurlar.