Allah-u Teâlâ, Peygamber olarak görevlendirdiği Hz. Muhammed'in kendi akrabalarını İslam'a davet etmesini istiyordu... Ve emretti: "Önce en yakın akrabanı (Allah'ın azabıyla) korkut!" (Şuara ; 26/214) buyurdu... Bu emir üzerine Peygamberimiz, Safa tepesine çıktı.. akrabalarına seslendi... Önce: -"Ey Abdulmuttalib oğulları, Ey Fihr oğulları, Ey Abdimenaf oğulları, Ey Zühre oğulları... diyerek tüm akrabasını oymak oymak çağırdı... Akrabaları da bu çağrıya uydu ve Safa tepesinde toplandı... Onlara : "Ey Kureyş topluluğu, size, şu dağın ardında düşman süvarisi var, üzerimize baskın yapacak, desem bana inanır mısınız? diye sordu... Hepsi bir ağızdan: "Evet inanırız. Çünkü, şimdiye kadar senden yalan söz duymadık" dediler... O zaman Peygamberimiz: "O halde ben size, önümüzde şiddetli bir azap gününün bulunduğunu, Allah'a inanıp, O'na kulluk etmeyenlerin bu büyük azaba uğrayacaklarını haber veriyorum. Allah'tan kendinizi ibadet karşılığında satın alarak, azabından kurtarınız. Bu azaptan kurtulmanız için ben, Allah'tan verilmiş hiçbir nüfuza sahip değilim..." "Ey Kureyş topluluğu, siz uykuya dalar gibi öleceksiniz. Uykudan uyanır gibi de dirileceksiniz. Kabirden kalkıp Allah'ın divanına varınca, muhakkak dünyadaki bütün yaptıklarınızdan hesaba çekileceksiniz. İyiliklerinizin mükâfatını, kötülüklerinizin de cezasını göreceksiniz. O mükâfat ebedi cennet, ceza da cehenneme girmektir..." diyerek sözlerini bitirdi... Peygamberimizin bu çağırısı, genel olarak karşı tepki görmedi. Ancak içlerinden amcası Ebu Leheb : "Helak olasıca, bizi bunun için mi çağırdın? " dedi ve bu çıkışıyla Peygamberimizin kalbini incitti... Bunun üzerine Cenab-ı Hakk, Ebu Leheb hakkında Tebbet suresini inzal etti: "Tebbet yedâ Ebi Leheb'in ve tebbe. Mâ ağnâ anhu mâluhû ve mâkeseb. Seyaslâ nâren zâte Leheb'in, vemreetuhû hammâlet'el-hatabi fcâ hablün mimmesed." "Ebu Leheb'in iki eli kurusun! Kurudu da. Malı ve kazancı da ona fayda vermedi. O, alevli bir ateşe yaslanacak. Odun taşıyıcı olarak ve boynunda hurma lifinden bükülmüş bir ip olduğu halde karısı da (ateşe girecek)." Şüphesiz ki O, yakın akrabasına güvenerek yola çıkmamıştı. Bunun için de onların desteğini sağlayamaması kendisini Hakk davasından vazgeçiremezdi. Ancak, ne var ki, akrabaların kendisine cephe almaları müşrikleri cesaretlendirmişti... Bu durumdan cesaret alan müşrikler gün geçtikçe baskılarını artırıyor ve O'nu kutsal davasından vazgeçirmek için türlü yollara başvuruyorlardı... Bunun için de ilk önce kimsesiz Müslümanlara şiddetli eziyetle işe başladılar...