Üç parmağını beyaz plastik şezlongun orta alt kısmına sokarak çekeledi. Öğlen güneşini nazik bedenine 'direkman' almasın diye hasır plaj şemsiyesinin altına doğru sürüdü. Yerini ayar ettiği şezlongun üzerine mavituruncu plaj havlusunu özenle yaydı ve dikkatlice oturdu.
2 beden küçük alınca kendisini de zayıflamış hissedeceğini sandığım mayodan sarkan göğüs kenarlarını, nemli bezle tabak kenarı sıyırır gibi yapıp içeri yerleştirmeye çalıştı. Eylem başarılı olamayınca durumu izleyen kimse var mı diye göz ucuyla kolaçan etti çevreyi. Herkes onu seyrettiği halde ilgisizmiş numarası yaptığından huy kapmadı, rahatladı.
DİKKATLİCE OKUDU Sonra kenara iliştirdiği beyaz iri kıyım çantayı açıp içinden bir küçük çanta daha çıkardı. Onun da fermuarını ileri geri yaptı, açılan boşluğa elini daldırıp siyah güderi kılıfında gizlenen okuma gözlüğünü aldı.
Kenarda küçük bir tomar halinde kıvrılmış duran gazetelerden tekini ayırıp diğerlerini kenara koydu.
Birinci sayfaya hızla göz atıp 2. sayfaya geçti ve magazin haberlerine daldı. Doktora tezi hazırlamış da son kontrolleri yapıyor edasında ciddi ve dikkatlice okudu. Neden sonra diğer sayfaları hızla açıp kapayıp gazetenin mabat sayfalarında karar kıldı. Fal köşesine gelince yine aynı ciddiyetle gömüldü satırlara. Sağlık köşesinde selüloit, botoks, estetik, liposakşın yazılarına da aynı ihtimamı göstererek gazetesini 'tüketti'.
KOCASI İSTANBUL'A GİTTİ Toplam 7 dakikasını okumaya harcayıp, üzerine farz olan bilgilenme, haberdar olma görevini böylece tamamladı.
Aklından neler geçtiğini aklımdan geçirdim o sıra:
- Kocası İstanbul'a gitmişti keşke erken dönmese.
- Kocası İstanbul'a gitmişti, ya orada bir herzeler yerse.
- Kocası İstanbul'a gitmişti telefonla zırt pırt arayıp rahatsız etmese.
- Kocası İstanbul'a gitmişti ve hiç aramamıştı merak etmemişti bile.
- Plajı bırakıp eve dönünce bulaşık, yalaşık, çamaşır, ortalık toplaması, yemekti.
- Plajı bırakıp eve dönünce bütün bunları yapan "kadınının" gündelik parasıydı.
- Akşamüzeri çay kurabiye eşliğinde 'bütün kızlar toplandık' vaziyeti, blum, elli bir, çanak, yanık, konken, okey etkinlikleri.
- Sonra süs püs, giyme çıkarma, en yakışanı seçip takma takıştırma.
- Sonra bir gece önceki ekibin dedikodusunu yapmak için bir diğer ekiple buluşup tirendi mekanlardan birine yollanma.
- Gece boyunca ne müziği ne müziğin şiddetinden birbirleri anlayamama seansları.
- Sonra kalın hesapları seyyar satıcıya karpuz bedeli verir rahatlıkta ödeme.
- Sonra 'çorbacı' ve dedikodunun eksik kısımlarını orada katmerleme.
- Sonra eve dönüş, makyaj silme, kremlenme ve tumba yatak.
- Sonra uyku ve ertsi gün öğle üzeri kalkıp hafif bir şeyler atıştırma.
Sonra plaja iniş.
NAKARAT YAŞAMLAR - Sonra yine beyaz plastik şezlongunu iki parmağını orta kısmın altına sokarak çekeledi. Öğlen güneşini nazik bedenine 'direkman' almasın diye hasır plaj şemsiyesinin altına doğru sürüdü. Bugün düne ilaveten ağzının kenarından yuvarlanıp düşer gibi bir şarkı nakaratı vardı hayatında. Bu şarkı nakaratı marifetiyle soruyordu haklı olarak: "Hayaaat beni neden yoruyosuuuun?.."
***
Yukarıdaki yazının meşrebimize göre algılanıp yorumlanış tezlerinde bir düşsel sörf yapalım. a) Herkes böyle midir?
b) Herkes her an böyle midir?
c) Bazıları böylemidir?
d) O bazıları her an böyle midir?
e) Yoksa böyle şeyler yoktur da, olan yazarın abartık muhayelesi midir?
f) Peki siz de göz yokmudur?
g) Peki sizde akıl izan mantık gözleme hesap etme değerlendirme tahmin öngörü öz sezi bulunmaz mı?
h) Bütün bunlar varsa bu kez de ben aşağıda soruyorum
i) Ey kıymetli okuyucu beni neden yoruyorsun?