Dünyanın pek çok yerini görmüş 20 kadar iş kadınıyla birlikte geçen gün öğle saatlerinde Feriye Restoran'da toplandık. Bu kadar hanımın tam ortasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mimar Kadir Topbaş. Bu sohbet yemeğinin amacı, kısaca adı TİKAD olan Türkiye İş Kadınları Derneği'nin siyasetçiler ile bir araya gelerek, ülke sorunları hakkında fikir alışverişinde bulunma isteği.
Kadir Topbaş ile yapılan görüşmenin temeli, İstanbul'un içinde bulunduğu ekonomik ve sosyo kültürel durumu değerlendirmek, yürütülen çalışmalar hakkında bilgilenmek ve 2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti konusunu ele alarak yapılacakları değerlendirmek oldu.
***
Türkiye sınırları dışında birkaç büyük metropolü gezince, İstanbul'un gerçekten farklı bir şehir olduğunu anlıyorsunuz. Bu şehrin bir büyüsü var adeta. İstanbul Boğazı bir su yolu, mükemmel güzellikte. Onca keşmekeşine, düzensiz trafiğine, karmaşasına rağmen her daim hepimizi kendine çeken bir yer burası...
Ve bu nedenle Topbaş'ın da belirttiği gibi, zor bir şehir. Devamlı büyüyor. Nüfusu giderek artıyor. Trafiğe çıkan araç sayısı da keza öyle. Her yıl 300 bin göç alıyor. Hangi kent bunları yaşasa, düzenlemesi zor olur.
Dünya üzerinde pek çok gelişmiş ülkenin ülke planları vardır. Ancak AK Parti Hükümeti'ne kadar Türkiye'nin ülke planlaması yüzde 5 ölçeğindeymiş. Şimdi yüzde 65'lere ulaşmış. Liman yerleri, orman bölgeleri, yerleşim alanları, kent temaları, dünyayla yarışacak olguları planlanıyormuş artık.
Ve tam bu aşamada Topbaş bu yaptıklarını gerektiği kadar anlatamadığından ve anlaşılamadığından yakınıyor. Birçok örnek verdiği konu çerçevesinde de medyayı suçluyor. Susuzluktan planlamaya kadar pek çok şeyi medya hep yanlış yansıtmış.
***
1999 depremi sonrası yeni düzenlemeler yapıldığını anlatıyor Sayın Başkan. Binaların risk taşıdığından, çeşitli yerleşim alanlarında eski yapıların yıkılarak yeni yerleşim birimleri oluşturma projelerinden bahsediyor.
Ayrıca, "Türkiye sanayisinin yüzde 37'sini taşıyan bir şehir olmamalı" diyor İstanbul için. İstanbul bir kongre, moda, sağlık ve eğitim merkezi olmalı.
***
Güzelim İstanbul Boğazı'nın kirlenmesinde bazı yalıların da suçu olduğunu öğreniyoruz. Sahillerdeki yalılar atık sularını denize veriyorlardı. Yıllarca önce denize girilen Boğaz'da milletin atıkları yüzüyordu. Ancak, boru itme yöntemi ile kolektif bir çalışma yapılarak, Belediye atık suları alıp arıtıyormuş. Deniz böylece kendine gelmeye başlamış.
Bakınız, Roma 52, Paris 34 milyon turist alıyor. İstanbul bu rakamların çok gerisinde; bu kadar doğal güzelliğe rağmen. Gelecek yüzyıl için bile planları kurulmalı. Üstelik İstanbul'un bu kadar seveni varken...