İnanmayacaksınız belki ama öyle... Fotoğrafçının ruh durumu çektiği fotoğrafa aynen yansır. Hele foto muhabirleri; zamanı hangi karede dondurmuşlarsa; o karenin her yanında görünmez duyguları gizlidir. Bir ressamın içi tuvale nasıl yansıyor, bir yazarın haleti ruh iyesi satırlarına nasıl siniyorsa, foto muhabirinin de öfkesi, hüznü, coşkusu, sevdası, sevinci öyle nüfuz eder çektiklerine... İşe yüreğini koyan her fotoğrafçının bildiği bir şey daha vardır. Fotoğraf çekmek, hele de iş için değil de, keyif için, kendin için yaptığında müthiş bir arınma ve terapi seansıdır. Konunun, objelerin, renklerin, ışığın, açı bulmaların sihrengizliğinde her şeyi unutur, yeni bir boyuta sıçrar, pürü pak oluverirsin...
EDİRNE'DEN ÖTESİ
Meslek içi kulvarların çoğunu dolaştım 35 yılda. Karargahta oturmak dışında her işe değdiğim oldu. Ama sorsalar; "Sen önce nesin mesleğinde?" deseler, göğsümü gere gere "Foto muhabiriyim" ben derim. Gururla, iftiharla, coşkuyla söylerim hem de bunu. Kimileri küçük görse de, basın sektöründe, daha başka mevkilere atlama tahtası sanma yanlışına düşse de foto muhabirliği mesleğimizin temel taşı, olmazsa olmazıdır... Dünya medyasında yazısı, çizgisi, haberi, söyleşisi yayınlanan meslektaşlarımızın sayısı azdır ama uluslararası medyanın sayfaları sayısız Türk fotoğrafçının imzasıyla doludur.