İstanbul'dan; rahat bir nefes almak, sürekli aynı şeyler dinlemekten daralan ruhumu, uçsuz bucaksız kırlıklara bırakmak, başka şeyler konuşmak için firar ettim.
Bodrum, Çeşme, Antalya gibi güneşe karşı anlamsız bir itaatin sergilendiği, ülkemin cennet köşelerini de es geçmeye karar verdim. Oraları televizyon programları ve gazete sayfalarında görmekten bana gına geldiğini, beynimin oralara koyduğu rezervden anladım. Gitmedim. İçimden bir ses, "gitsen daha fazla ne görebileceksin ki? Televizyondan izlemek daha doğru" deyince, tatil programımın öncelikli rotasından sildim oraları.
Erzurum'a gitmeye karar verdim. Orada dostlarım, ailem ve çocukluğumun beni bekliyor olması, Antalya'da beni bekleyen onca frikikten daha cazip geldi, İstanbul'un keşmekeşinden yorulmuş bedenime. Hem Anadolu'da olmak, sürekli konuşmak zorunda kaldığımız;
Ergenekon, hukuk, demokrasi ve özgürlük başlıklı, sünger gibi insanı çektikçe içine çeken mevzular dan da uzak tutacaktı beni. Yani ben öyle umuyordum.
Olmadı. Ergenekon ve demokrasi bir türlü yakamı bırakmadı. Anladım ki, Anadolu'da yaşayanlar memleket meseleleri konusunda, Ankara'dakilerden çok daha sistematik bilgilere sahipler. Bir kere
günde en az 3 ana haber bülteni dinlemeyen Erzurumlu neredeyse yok. Ekonominin dibe vurmuş olmasının bir yararını söyleyin diyenlere, bunu söyleyebilirim. Halk yapacak iş bulamadığından, dalıyor televizyona gazeteye, gündelik siyaseti; bakandan, bürokrattan daha iyi biliyor. Fena bir şey midir bu? Fukaralığın beraberinde getirdiği çaresizlik durumunu saymazsanız, kesinlikle hayır.
Elbette herkes aynı fikirde değil,
kimileri Baykal gibi Ergenekon'un avukatlığını yapma iddiasını ısrarla sürdürüyor, ama çoğunluk, artık hukukun ülkedeki bütün pislikleri temizlemesi gerektiğine her fırsatta destek veriyor. Üstelik Ankara'dakiler gibi tek pencereden bakmıyorlar meseleye, '
kim suçluysa ortaya çıkarılmalı, suçsuzlar mağdur edilmeden süreç büyük bir titizlikle ama süratle sonuçlandırılmalı' diyorlar.
Erzurum'la İstanbul'un gündemi arasında neredeyse hiç fark yok. Durum benim kafa dinleme, başka şeyler konuşma arzuma muhalif olsa da, umut verici. Olup bitene, söylenen söze ve söyleyenlere baktıkça, milletin reyinin kimsenin cebinde olmadığına kanaatim geliyor. Muhalefet sürekli, "
millet sürüler halinde AK Parti'ye oy verdi" diyor ya, fena yanılıyor. Anadolu, meseleleri inceden inceye didikliyor. Beğendiklerini bir kefeye, beğenmediklerini diğer kefeye koyarak tercihini belirliyor. Sandıkta da, oyunu müthiş bir fanatiklikle değil, ortaya koyduğu verilerin ışığında kullanıyor.
Anadolu artık hiçbir şeyi, koşulsuz sevmiyor ; ölçmeyi, tartmayı öğrenmiş. Eksiklerinin, mahrum kaldıklarının farkında. Özgürleşmeden zenginleşmenin mümkün olmadığına emin olmuş. Baba mirası partilere oy vermekten vazgeçmiş.
Ey siyasetçi kötü haberim var sana; '
Anadolu uyanmış', haberin ola!