Şu sözler Kürşad Tüzmen'in: "Paramızın aşırı değerlendirildiği ortamda enflasyonu aşağıya doğru çekeceğimizi hesaplıyorduk ama yüzde 120'ye varan bir hesap hatası ile yanıldığımızı en sonunda anladık. O politikaları yeniden kurgulamak zorundayız. Neden? Çünkü TL'yi çok aşırı değerlendirdik, enflasyon yine ikili haneye çıktı. Demek ki çok kolaycılığa kaçarak, sadece TL'yi değerlendirerek, enflasyonu aşağıya çekemiyorsunuz. Yapısal araçları kullanarak, hareket etmemiz lazım." Enflasyonu düşürmenin sadece Merkez Bankası'nın işi sanmanın bir sonucunda hesaplar yüzde 120 şaşar ve enflasyon yüzde 12'yi aşar. Düşük kur sonucunda ithalat artar. İthalattan alınan vergiler de artar. Ama içeride üretim düşer, işsizlik artar, yoksulluk artar ve içeride alınacak vergiler düşer. Nitekim ilk 6 aylık dönemde dahilde alınan KDV'deki artış enflasyonun altında kaldı. Yani reel olarak düştü. Bunun anlamı ilk 6 ayda içeride yaratılan katma değerin reel olarak düşmesi, yani yoksullaşma. Nitekim TÜİK, Haziran ayı içinde aylık sanayi üretim endeksinin geçen yılın aynı ayına göre ancak binde 8 arttığını, imalat sanayiinde ise binde 4 düştüğünü açıkladı. Yani imalat sanayiinde üretim artmak bir tarafa azaldı. Haziran ayında geçen yılın aynı ayına göre ihracat yüzde 31.6, ithalat ise yüzde 36.4 arttı. Dış ticaret açığımız yüzde 45.7 oranında arttı. Bakan Tüzmen bu nedenle ithalattan hiç bahsetmeyip, hep ihracattaki artıştan bahsediyor. Asıl itiraz nedeni bu. Dolar liraya eşitlenebilir diye bayram yapanları anlamak mümkün değil. Bu politika ile aklı olan bu ülkede üretim yapmaz, yapamaz da zaten. Bu yüzden tekstilciler başka ülkelere gidiyor, diğer sanayiciler de aynı yola çıkmak üzereler.