Yakın topraklardan ve alternatif sinemalardan örnekler salonlara geldikçe adeta gözlerim yaşarıyor. Daha düne kadar Lübnan'dan gelen bir filmi festivallerin ya da TRT 2'nin dışında izlemek neredeyse olanaksızken, artık bu durumda büyük değişiklikler bulunuyor.
Geçen hafta gösterime giren
"Bombalar Altında" son aylarda seyrettiğimiz diğer Arap (Lübnan) filmi
"Karamel" gibi duygusal, en az onun kadar etkili bir film. İkisinin de ortak birçok yanı mevcut. Diğer ortak noktaları ise aşk temasının filmlerin odağında olması ve her iki filmin de bir kadın yönetmen tarafından çekilmesi. En önemli fark ise "Bombalar Altında" filmi, adeta bir belgesel tadında 2006'da yaşanan İsrail-Lübnan Savaşı'na tanıklık etmesi.
Zeina, Dubai'de yaşamaktadır. Kocasıyla boşanmanın eşiğindeyken oğlu Karim'i, evdeki gerilim ve kavgalardan uzak tutmak adına güney Lübnan'da küçük bir köy olan Kherbet Selem'de yaşayan kız kardeşinin yanına yollar. Birkaç gün sonra, Lübnan'da savaş patlak verir. Büyük bir kaygı duyan Zeina, ambargo dolayısıyla Beyrut Limanı'na ulaşamadığı için Türkiye üzerinden Lübnan'a geçiş yapar. Burada, ülkeyi terk etmeyi düşünen bir Hıristiyan olan ve Zeina'yı güneye götürmeyi kabul eden tek taksi şoförü olan Tony ile tanışır. Paylaştıkları endişenin ağırlığına rağmen, Tony ve Zeina birbirlerine aşık olurlar.
Aşk... Aşk.. Aşk... Hangi koşullarda olursa olsun aşk, gerçek bir aşksa gelip sizi her yerde buluyor. "Bombalar Altında" olsanız bile. İsrailLübnan Savaşı'nda oğlunun izini süren bir annenin hikayesi olarak başlayan "Bombalar Altında", daha sonra taksi şoförü ve oğlunu arayan kadının aşk hikayesine doğru yol alıyor. Hikayenin böyle ilerlemesinin iyi tarafı savaşın acımasızlığını sevgi ile kırıp izleyecilerin canını çok yakmaması... Kötü tarafı ise aşkın olduğu her yerde bütün bir dünyanın, yaşanılan gerçekliğin bir anda unutulup gitmesi. Bu filmde de dikkatler savaşın üzerine çekilirken aşk hikayesi ile işin rengi birdenbire değişiveriyor.
Kayıp oğlun peşinde 1980'li yıllarda Costa Gavras'ın çektiği
"Missing" filminde baba, Şili'de faşit general Pinoche'nin yaptığı darbede kaybolmuş olan oğlunu arar. Babanın arayışı ile Şili'de yaşanan askeri darbenin yarattığı tahribata, yarattığı korkuya tanıklık ederiz.
Yönetmen Gavras bir arayış öyküsünden siyasal sinemanın en güzel örneklerinden birisini yaratır. Yine son yıllarda izlediğimiz Paul Higgis imzalı
"Tanrı'nın Vadisi"nde filminde yine bir baba Ortadoğu'dan dönen ama bir türlü haber alamadığı oğlunu arar. Asker kökenli olan baba oğlunu ararken ülkesinin diğer yüzüyle karşılaşır ve bu film de Irak'ta insanlık dışı olayları gündeme getirip Bush'un politikalarını tartışmaya açar.
Yönetmenden barışa çağrı Yönetmen Philippe Aractingi de kayıp bir oğul peşinde koşan bir annenin dramı ile dikkatleri Ortadoğu'nun kanayan yarası İsrailLübnan Savaşı'na çeker. Aractingi'nin filminin içine bir de aşk monte etmesi yukarıdaki filmlerden hemen ayrışmasını sağlar. Şoförün Hıristiyan Arap olmasının da ayrı bir önemi vardır. Çünkü yönetmen dinler arasında aşk teması ile Ortadoğu'daki barış isteğinin altını çizer.
Çoğunluğu amatör oyuncular Filmde başrolleri paylaşan Nada Abou Farhat, Georges Khbbaz, Rawia Elchab, Ali Bakri'nin dışındaki oyuncuların tamamı amatör oyunculardan oluşmuştur. Bu da yönetmenin yaratmak istediği belgesel atmosferini desteklemektedir. Savaşın başlamasından hemen 10 gün sonra çekimine başlanan filmde herşey kurmaca olmasına karşın, yarattığı gerçeklik ile izleyenleri hemen etkisi altına alıyor.
"Bir tarih" perdelerini kapatıyor... "Şimdi hareket zamanı" BEYOĞLU SİNEMASI KAPANMASIN!