İngilizce'de sıkça kullanılır. Genellikle de tuhaf, yadırgatıcı, olağan dışı bir durum görünce "What's going on?" der gavur. Tam olarak çevirmek mümkün değil ama Türkçe yaklaşığı; "Hişt ne oluyor orada?", "Hoops ne iş?", "Ne ayak hemşerim?" filan gibisine.
ELİN YABANCISI
Gazetelerimiz İngilizce sayfalarla çıksa, ecnebi millet ahalisi mesela dünkü gazetelerimizi okusa kafayı kaldırır sorar; "What's going on?.."
Neden bu hallere geldik derseniz benim şapşalca tezlerim var. Sanırım bizi bu şehir hayatı bitirdi.
ÖKÜZ BAKLASI
Mesela Anadolu'nun bin bir çeşit otunu bilmiyoruz artık. Ot deyince sadece cigaralık esrar geliyor el alem aklına. Öküz baklasını, pisik kuyruğunu bilen çıkar mı? Cücü kursağı, gıcır tavuk, kuşkuk, andız kökü, menevcer desen.. Anadolu'da bayırda çayırda yetişen, çocukların bile tık diye tanıdığı bu otları saysan, bön bakmazlar mı yüzüne?
BIBIĞIN EŞMESİ!..
"Bu pınar eşme de pınar. Yaramı deşme de pınar" der türkünün sözleri. Bin yıldır okunur. Duymuştur herkes. Ama eşme nedir, eşme pınar nedir sorun, bir kişi çıkıp da şudur desin bakayım. E o zaman eşmeyi bilmeyene, Bıbığın Eşmesi'nden, Vızvızın, Galiğin, Bekmezin eşmelerinden bahsetsen ne çıkar aga?..
ZEMHERİ
Gücük ayı nedir, zemheri kaç gün çeker, hangi aya kara kış ayı der köy ahalisi ne bilsin şehirli tayfası. Onun bildiği çınar, çam, servidir olsa olsa. Çakıldak ağacını, Karamık'ı, Dardağan'ı, Yemişen'i hiç görüp duymamış ki ne bilsin garip?..
KIZILDİRSEK
Hangi toprak humusludur diye sor da, ye küfürü. Ya da rüzgarları sor; Ters Yel, Sarı Yel, Sam Yeli nedir de. Aval olsunlar.
Ekinleri mi var ki ekine musallat küf, san, yalangı melanetlerini bilsinler. Ahrazın Dağ, Kızıldirsek Sırtı, Domuzbeli, Musalla, Çallar Sırtı ne ifade eder ki şehre düşmüşlere. Sonra da soruyoruz. "Hişt ne iş, ne ayak?.."