Söylenip duruyoruz. Televizyonda izleyecek bir şey bulamamaktan şikayet ediyoruz. En azından ben ediyorum. Uyumadığım vaktin çoğunu ekran başında geçirdiğim için belki de... Çünkü gerçekten birbirinin tekrarı dizi ve programlardan gına geldi. Ama bunları yazmaktan ben yıldım, yapımcılar aynı yemeği ısıtıp ısıtıp önümüze koymaktan bıkmadı. Mesela hiç kimse 'Lost' ve 'Heroes' gibi dizilerin neden bu kadar ses getirdiğini ve izlendiğini düşünmüyor. Çünkü bu iki yapımda Amerikalılar'ın dolayısıyla bizim izlediğimiz ya da 'copy-paste' yaptığımız yapımlardan çok farklı. Ama bari birbirinin aynı senaryolar ve sanki yoldan geçerken çevrilmiş oyunculardan arınabilsek keşke.
Geçtiğimiz haftalarda iki genç oyuncuyla röportaj yaptım. Aslında görüşme desek daha yerinde olur... Çünkü yaklaşık bir buçuk saat süren karşılıklı konuşmamız sayfalarımıza yansımadı. Nedeni ise iki genç oyuncuyla konuşmamızın büyük bir hayal kırıklığı olmasıydı. Ulusal ve çok izlenen bir kanalda yayınlanan dizide rol alan iki gencin, oyunculuk ve gelecekle ilgili hiçbir planı yoktu. Hasbel kader bir şekilde bu yola girmiş ve düşe kalka devam ediyorlardı. Örnek aldıkları bir oyuncu, oynamak istedikleri bir rol ya da mutlaka çalışmak istedikleri bir yönetmen yoktu. Açıkçası içlerinde hiçbir tutku yoktu. Ekrana çıkmak için yeterince yakışıklı ve güzeldi gençler. Bir cast ajansına gitmiş, fotoğraflarını bırakmış ve ardından yeterince bir süre beklemişlerdi. Güzel kızımızın daha önce yine çok izlenen bir dizide rol aldığını öğrendim. Yani kendisi söyledi. Ancak ne kadar düşündüysem de bu uzun soluklu dizide genç kızımızın hangi rolü oynadığını hatırlayamadım. Hoş zaten onun da umurunda değildi. Çünkü daha önce de dediğim gibi bu konuda hiçbir tutkuya sahip değildi. Geçmiş aylarda röportaj yaptığım gerçek oyunculara gitti aklım. Yaptıklarını ve yapacaklarını anlatırken sanki başka bir boyuta geçiyorlardı. İpek Tuzcuoğlu mesela... Dicle'yi anlatırken; 'O bir fenomendi. Umarım bu kadar güçlü bir karakteri oynarım tekrar' diyordu. Bu iki gencimizin kendilerini oyunculuk konusunda geliştirmeyi düşünüp düşünmediğini de sordum. Belki ben yanılıyordum. Öyle bir niyetleri yoktu. Zira eğitim olmadan da ekranda, büyük bir senaristin dizisinde rol alabilmişlerdi. Dediğim gibi vasat fiziksel özellikleri yetmişti bunun için. Yani eğitim şart mart değildi. 'Belki' dediler 'Gideriz üniversiteye, kim bilir?' Peki bu kadar çok şeyi ve yayınlamadığımız bir röportajın kahramanlarını size niye anlattım? Eskiden hiçbir şey olamıyorsan memur oluyordun... Tabii bu şimdi biraz zor! Zamane gençleri içlerinden; "Kolaysa gel de KPSS'ye gir" diyorlardır. Neyse bu yıllarda kolay olan ekrana çıkmak. Oyuncu olamazsanız, yarışmacı oluyorsunuz. Hiçbir şey olamazsanız sabah programlarına konuk... Eğitim, meslek aşkı, tutku, falan hikaye bunlar. Bir dizi biter, başkası başlar... Yeter ki bir süre takılalım.