Irkçı ayrılıkçıların terör örgütü PKK'nın yandaşları yine Türk bayrağına saldırdı. Diyarbakır'da yaşanan acı hadise bir ana okulunun bahçesinde gerçekleşti. İmralı'daki bebek katilinin saçlarının kesildiği gerekçesiyle DTP'nin düzenlediği gösteriye katılanlardan bir grup yapılan konuşmalardan da tahrik olmalı ki okulun bahçesindeki direkte dalgalanan Türk bayrağını indirip örgütü simgeleyen bez parçalarını astı. Bu iğrenç ve kahredici hadise DTP'lilerin de gözleri önünde yaşandı. Bazı milletvekili ve il yöneticileri, yandaşlarını ya görmedi ya da görmezden geldi. Ayyıldızlı bayrağa saldıranlar, ne zaman ki hedeflerine ulaşıp direkte dalgalanan bayrağı indirdiler; yerine de o bezi koydular; o zaman yine DTP'li bir kişi devreye girdi. Dicle Belediye Başkanı kişi Türk bayrağına saldıran ırkçı ayrılıkçılardan aldığı bayrağı okul yöneticilerine teslim etti.
Budademokrasiöylemi? Hadise bu şekilde noktalanırken, ilgili ve yetkililer de açıklamalarını "Herhangi bir vukuat olmadı" diyerek bitirdi. Bazıları unatmasa "Çok şükür" deyip dua da edebilir! Öyle ya; şehirlerde rastlanan bu tip eylemlerde, Diyarbakır'daki gibi maske takıp etrafa saldıranlar yüzünden yaralanan ve ölenler de olabiliyor. Etraf savaş alanına döndürülüyor. Ortalık darmadağın edilip tozdumana karışıyor. Diyarbakır'dakine bu gözle bakabilenler, herkesin ucuz atlattığı bir eylem diyebilirler! Hatta "sağduyunun hakim olduğu" demokratik hak ve özgürlükler sınırında gösteri olduğunu da öne sürebilirler. Lakin, kazın ayağı hiç de öyle değil! Dalgalandığı direkten indirilen bayrak hepimizin ortak değeridir. O kahpeliği yapan ve seyredenlerin namusudur. Namusları olmadığını söylerlerse, onu bilmek de herkesin hakkıdır. Bu raddeden sonra birileri çıkıp da "Efendim o çirkinliğe rağmen bayrağı alıp okul yöneticilerine teslim etmişler. Bunu da görmelisiniz" diyebilirse, cevabımız "Külahımıza anlatsınlar" olur.
Vebaldenkurtulamazlar Kimseyi samimiyet sınavından geçirme sevdasında değiliz. Böyle bir şey aklımızdan bile geçmez. Ama, o bayrağı indirenler kadar, teslim edenler de vebalden kurtulamazlar. Çünkü onu dalgalandığı yere koymalıydılar. Dolayısıyla; gönderde dalgalanan ay-yıldızın indirilmesi ve buna seyirci kalınması, ardından da paketlenmesi (bu arada örgüt paçavrasının da o direğe asılması unutulmasın) suçuna herkes iştirak etmiştir.
Yükselenbayrakindirilmemeli Gereği buna göre yapılmalıdır. Diyarbakır'ın kadirşinas ve asil evlatları da milletimizle aynı acıyı yaşayıp o bayrağa uzanan kirli elleri ve seyreden zifir gözleri unutmayacaktır. Kıbrıs'taki Rum sınırında dalgalanırken indirilmek istenen bayrağımız ile Diyarbakır'daki bayrak arasında hiç fark yoktur. Hatta, Kıbrıs'takinin adı "düşman" içimizdeki ise haindir. Affeden veya unutanlar da namerttir. Çünkü Resulzade'nin dediği gibi; "Bir kere yükselen bayrak, bir daha asla indirilmemelidir."