G-8'ler denilen dünyanın en zengin 8 ülkesi, Japonya'nın Toyako kentinde bir araya geldi.
Zavallı Türkiye, Ergenekon ile yatıp kalktığı için bu işlere bakamıyor.
G-8'ler, Japonya, ABD, Almanya, İngiltere, İtalya, Kanada, Fransa ve Rusya!
Neden bir araya geldiler, biliyor musunuz?
Hızla baş göstermeye başlayan dünya gıda kıtlığı, gıda fiyatlarının anormal yükselişi ve "sera gazları" problemi...
Yani dünyanın küresel sermayesini temsil eden en tepedeki politikacılar, küresel ısınma tehdidine ilişkin de esaslı kararlar alacaklardı.
***
Ne yaptılar dersiniz?
Artan petrol ve gıda fiyatları konusunda endişelerini dile getirdiler.
Sonra, sera gazlarının sanayi ülkeleri açısından 2050'ye kadar yüzde 50 oranında azaltılması "güya kabul" edildi.
"Güya" kabul edildi çünkü bağlayıcı bir anlaşma da yok orta yerde.
Halbuki, bilimadamları kürenin 2 derece ısınmasının önüne geçilebilmesi için gelişmiş ülkelerin sera gazı salımlarını yüzde 8590 oranında azatlmasının şart olduğunu belirtiyorlar.
***
Yoksullukla, açlıkla, gıda kıtlığı ile mücadele etmek için toplanan G8 liderleri, hani şu Bush'lar, Sarkozy'ler, Merkel'ler ve Gordon Brown'lar canım!..
Ne yaptılar biliyor musunuz?
"Endişelerini" dile getirdikten sonra çöktüler yemek masasının başına, şunları yediler:
Hyavar, somon füme, deniz kestanesi, Sıcak soğanlı turta, ton balığı dilimleri, avokado, soya soslu yılan balığı, yengeç çorbası, pasifik balıkları, mantarlı kuzu rosto, siyah truf mantarı, lavantalı bal, karamelli peynir tabağı, şaraplar ve şampanya...
Öğlen yemeğinde de kuşkonmaz çorbası, yengeç, fıstıklı tavuk, kaymaklı dondurma, şeftali kompostosu, peynir çeşitleri falan...
***
Dünyada, vicdan, merhamet, iyilik, eşitlik, adalet ve gelecek huzuru bırakmayan, tanımayan açgözlü "küresel sermaye" işte budur!
Bu küresel sermaye, "küresel eşkıyalığa" dönüşmüştür.
Bütün dünyada bu yüzden tam bir kaht-ı rical (devlet adamı kıtlığı) yaşanıyor.
Eşkıyanın umurunda olmadığı için gıda kıtlığı yaşanıyor, susuzluk yaşanıyor. Küresel ısınma yaşanıyor.
Küresel sermaye (eşkıyalık), sadece hükümetleri satın almıyor, yerel politikaları yönlendirmiyor.
Yerel ulusal medyaları da satın alıyor veya yönlendiriyor.
Şu dönemde Türkiye medyasında da "küresel sermaye"nin gönüllü savunucuları atakta ve hakim oldukları için Türk insanı çaresizlik içinde kıvranıyor.