Amerikan Başkonsolosluğu'nun zırhlı şatosunu niye eleştiriyoruz?
Kurşun sesine duyarlı kapıların, bir anda dış dünyaya kapanıp kendisini koruma sistemini, niye yadırgıyoruz?
Politikasını savaş ve insan ölümleri üzerine kuran bir ülkenin, kendi insanının canına verdiği değere saygı duymakla yükümlüyüz.
Ayrıca misafirlerimizi korumak, bizim şanımızdır. Ve de görevimiz.
***
Biz kendi gerçeklerimize bakalım.
Amerika'nın üst düzey politikacıları, şehit polislerimize teşekkür ediyor.
O polisler Amerikan Başkonsolosluğu'nu korurken, biz onları hiç koruyamadık.
Kollayamadık.
Sadece konsolos binaları önünde değil, hayatları boyunca koruyamadık.
Başka ülkelerin kendi polislerine, askerlerine verdiği değeri, onlardan esirgeyenler, böyle günlerde birkaç sözcükle, meseleyi halledeceğini mi sanıyor?
Amerikan şatosuna "dışarıdan" baktığımız kadar...
Polislerimizin hayatına "içeriden" bakmayı bilmeliydik.
***
"Kara Çarşamba"nın psikolojik bir yanı olmalı. Seçildiği gün, ortam, saldırı şekli...
Toplumun tam da gerildiği günlerde, acemi pozlarla saldırı düzenlemenin bir açıklaması olmalı...
Sinsi bir terör tuzağı belki...
Ya da berbat sinyaller...
***
Terör bizim ülkemizde önce çadır kurdu, sonra inşaata başladı, şimdi ülkenin her karış toprağında eyleme hazır.
Türkiye, El Kaide'nin eylem haritasındaki en gözde ülke konumundayken, bizim ülkemizde kendi düşüncesindeki teröristlere destek verenler çoktur.
Ve Türkiye, umulanın çok üzerinde bir terör merkezidir.
Din üzerinden siyaset yapılan ülkelerin acı kaderidir bu.
***
O saldırı Amerika'ya değil, Türkiye Cumhuriyeti'ne yapıldı.
Amerika'nın şatolarını koruyan bizim genç şövalyelerimize...
O yüzden Amerikan şatosuna dışarıdan bakmak yerine...
Bu meseleye içeriden bakmak, birçok şeyi çözümler.