Bilimadamı Kekule'nin rüyası birçok kişi tarafından örnek olarak gösterilir. Kekule, rüyasında kuyruğunu yiyen bir yılan görür ve uzun süredir bir türlü içinden çıkamadığı benzol ün oluşumu ile ilgili sorusunun yanıtını bulur. Nobel Ödüllü biyolog Otto Loewi, sinir tepkilerinin kimyasal transmisyonu teorisini rüyasında gördüğünü belirtir. Günümüzde rüyaları ilk kez bilimsel inceleme konusu yapan Freud olmuştu. Ona göre bilinçaltımız toplumda kabul görmemiş, akıl dışı arzu ve duyguların tıkıştırı ldığı bir sandık odası gibidir. Uyku sonrasında bu malzeme kendisini çeşitli şekillerde ifade etme yolunu bulabilir. Jung ise bilinçaltını bilgeliğin merkez üssü olarak nitelendirir. Rüyadaki semboller bu bilgelik merkezinin bir anlatım biçimidir. Bugün biliyoruz ki sembolik ifadeler ve metaforik üslup, anlatım zenginliği ve etki açısından çok güçlüdür. Bu yüzden bilinçaltı kendiliğinden rüyalarda bu üslubu kullanarak ne denli bilge olduğunu gösterir bize.
Yanlışdeğerlendiriliyor "Uyuyan Kahin" olarak bilinen Edgar Cayce ise rüyalara çeşitli insani düzeylerden bilince akan mesajlar olarak bakar. İnsan, ruhsal gelişim ve evrim yolculuğunda hangi düzeyde bilgi ve yardımına ihtiyacı varsa o düzeyden rüyalar yoluyla da bilgi alır. Bunu şöyle açıklar: Bir gemi yolculuğu sırasında nasıl çeşitli yerlerden hava durumu, denizin durumu, gidilen yön, uğrayacağı limanlar, yolcularla ilgili mesajlar akıp duruyorsa; insan bilincinin çeşitli katmanlarından bilince rüya yoluyla gelişimin en iyi biçimde olabilmesi için birçok bilgi akar. Günümüzde rüyalar insan bilincinin gereksiz, önemsiz bazen de ürkütücü malzemesi gibi değerlendiriliyor. Rüyalar saçma, anlamsız, bilinçaltı ifrazatı gibi gö rülüyor. Rüya görene "Üstün açık kalmış!" ya da "Akşam çok yemişsindir!" gibi alaycı bir dille yaklaşılıyor. Her sembole, bütün insanlar aynı rüya kitabına göre rüya görüyorlarmış gibi standart bir şekilde bakılıyor. Ya da rüyaların sadece başımıza gelecek felaketleri haber vereceği varsayılıp birer kabus gibi algılanıyor. Bir başka yanlış da bilinçdışı katmanlardan gelen rüya mesajla rı bilincin dar kalıplarıyla çözülmeye kalkışılıyor. Örneğin her şey maddi kazanç ya da kayıp şeklinde basite indirgenerek yorumlarıyor.
Artıkfarkınavarılıyor Kendi özgün fikirlerine, seçimlerine yabancılaşan insan rüyalarının ya da sezgilerinin değerinden şüpheye düşer. Oysa rüyalar; egonun dar sınırlamalarının, kültürün ve geleneklerin ötesinde bir alandan bize ulaşır. Bizi açmaya genişletmeye ve yükseltmeye gayret eden bilinçaltımızın en derin noktalarından gelir. Bizi sınırlarımızı zorlamaya, korkularımızı aşmaya, kendimizle yüzleşmeye sevk eder. Rüyalara çok önemli hazine ve ödül gözüyle bakan kişi, daha başından önemli bir mesafe almış durumdadır. Yeniden yükselişe geçen bu sezgisel ve dinsel çağda rüyalarımız tekrar hak ettiği noktaya gelmek üzeredir. Aynı zamanda insanın bilgeliği, sağ beyin yeteneği yeniden ortaya çıkmaktadır. Ama bu kez analitik düzeyini de işin içine katarak. İnsanoğlu karar verirken, bilgi toplarken daha derin düzeyde bir işlem yapabileceğini, evrenin bütün güçleriyle işbirliği oluşturabileceğini şimdi fark ediyor. Bu kez belki de tarihte ilk kez hem sezgilerini hem de aklını kullanıyor. Hem bilincini hem de bilinçdışının kaynaklarını, hem sağ beynini hem de sol beynini... Aynı zamanda bireyselliğini muhafaza ederek toplum sallaşmak, grubun, bütünün o olağanüstü aklından yararlanmak becerisinin ayrıcalığını fark ediyor. Öyleyse rüyalar, insanın yükselen şafağında yine en önemli rehber olabilir.