Olağanüstü bir dönemden geçiyoruz, tıpkı 2001 ve 2002 yıllarında olduğu gibi... Aynı gruplar; aynı kişileri, aynı görevler için ortalığa sürüyorlar. 28 Şubat 1997'de Başbakan Necmettin Erbakan muhtıra ile devrildi. Darbe ile küçük parti ANAP ve Mesut Yılmaz başbakan yapıldı. 2001'de Başbakan Bülent Ecevit, içten devrilmek istendi. Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan başbakanlığında yeni hükümet kurulmak istendi. Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli tezgahı bozdu. Türkiye, 2002'de seçime gitti, Tayyip Erdoğan başbakan oldu. Şimdi de 14 Mart 2008'de AK Parti hakkında kapatma davası açıldı. Tayyip Erdoğan hükümeti hukuk darbesi ile devrilmek isteniyor.

Bürokratik elitin planı şöyle:
"Anayasa Mahkemesi AK Parti'yi kapatacak! İstifalar olacak! 28 Şubat sürecinde olduğu gibi Mesut Yılmaz veya benzer bir ismin başkanlığında 'ara rejim hükümeti' kurulacak! CHP ve MHP içeriden veya dışarıdan bu hükümete destek olacak! Erdoğan ve bazı bakanlar hakkında Yüce Divan süreci başlatılacak! Bu arada sağda ve solda yeni oluşumlar hızlandırılarak seçim takvimi açıklanacak."
2001 darbe teşebbüsünün, önemli ismi Kemal Derviş oldu. Kemal Derviş gibi dünya görmüş, hatta kritik bir dönemde Türkiye'de önemli bir görev üstlenmiş, dahası, 57. hükümette iktidarın büyük ortağı DSP'nin ortadan ikiye bölünmesinde büyük rol oynamış bir ismin, Türkiye'deki siyasi ayak oyunlarından tamamen habersiz olması ve neye alet edilmek istendiğini bilmemesi düşünülemez. TÜSİAD çevrelerinin tam olarak ne yapmak istediği ve hangi siyasi hesapların bir ürünü olarak Kemal Derviş'i değerlendirmek istedikleri yakında ortaya çıkacak. Bu kadar hassas bir dönemde ülkemize gelen Kemal Derviş'e gerek ABD'de, gerekse de ABD odaklı operasyonların Türkiye ayağını oluşturan iç mahfillerde, ne tür bir misyon biçildiği derin kulislerde konuşuluyor. Bugüne ışık tutması, ülkede işlerin nasıl yürüdüğünü göstermesi ve nelerin planlanıyor olabileceğini yansıtması açısından olaylara dikkatle bakalım.

Denerler mi?
Ekonomik istikrarsızlık olmadığı sürece mucizevkurtarıcılara gerek kalmaz. Eğer yeni bir siyasi proje hayata geçirilecekse, kesinlikle bir ekonomik yıkım gerekmektedir. Bu sayede halkın mevcut hükümete güvensizliği, yeni projelere desteği sağlanmış olacaktır. Türkiye yeni bir dünya düzeninin kurgulandığı tarihsel bir eşikte yeniden uluslararası operasyonlara açık bir ülke haline gelmiştir. Tayyip Erdoğan hükümetini sarsmak için ekonomik yıkım yapılacaksa, ardından muhakkak siyasi bir proje de gelecektir.
2001 yılında böyle oldu. Nitekim 19 Şubat krizi daha çıkmadan Kemal Derviş'in Türkiye'ye gönderilişinin gerçek nedenlerinden birisi olarak, bir konu ön plana çıktı: "Siyasal reform". 2001'de, güya "Ekonomiye çeki düzen versin" diye davet edilen Derviş'e, ABD'liler siyasi misyon da yükledi.