Türkiye bu gergin ortamdan nasıl kurtulur? Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın bir ara ağzından kaçırdığı "herkesi memnun edecek, demokrasiyi de geliştirecek" sonuç nedir?
Türkiye'nin aydınları, Anayasa profesörleri günlerdir bu sorulara yanıt arıyor.
"Türban kararı"ndan hemen sonra oluşan beklentiler, AK Parti'nin de kesin olarak kapatılacağı yönündeydi.
Ancak gün geçtikçe, "Kapatılmayabilir" beklentisi de güç kazanmaya başladı.
Bu görüşteki akademisyenler, "bardağı taşıran" ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nı harekete geçiren "damla" olarak görülen türban kararının iptaliyle, önemli bir gerekçenin ortadan kalktığı görüşünde.
Zaten AK Parti kapatılsa, 39 milletvekili yasaklansa bile, hükümeti yine geride kalan 301 AK Partili kuruyor.
Mevcut Meclis aritmetiğinden başka bir hükümet seçeneği çıkmıyor.
Yani değişen bir şey olmuyor.
"Gerilim"in tırmanması, ekonominin bozulması dışında...
***
Peki değişen bir şey olmayacak, AK Parti'yi oluşturan ruh iktidarı elinde bulundurmaya devam edecekse "kapatma" kararının pratikte Türkiye'ye ne gibi faydası olacak?
Anayasa Mahkemesi'nin "türban kararı"yla, siyasi partilere "laik Cumhuriyet'in dokunulmazlık alanı" güçlü bir şekilde deklare edilmiş durumda.
411 milletvekilinin dokunamadığı bir alana bundan sonra dokunmaya cesaret edilmesi, neredeyse imkansız görünüyor.
Yani siyasi partilerin görmesi için "YASAK BÖLGE" tabelası büyük harflerle yazılıp asıldı.
Bu alana girmenin ne gibi sonuçlar doğuracağı açıkça belli oldu.
Şimdi "es" verme zamanı değil mi?
Türkiye'nin ve demokrasinin soluk alması için...
***
Bakın dün Milliyet gazetesinde Devrim Sevimay'ın Frankfurt Wolfgang Goethe Üniversitesi'nden anayasa uzmanı Prof. Dr. Andrew Arato ile söyleşisi vardı.
Aynı şeyi söylüyor Prof. Arato.
"AKP'yi kapatmaya artık gerek yok."
Neden?
"Çünkü" diyor Prof. Dr. Andrew Arato. "Türban kararı hukuki denetim sürecinin parçasıdır. Ama partiyi kapatırsanız sınırın öteki tarafına geçersiniz. Mahkeme 'Ben artık Anayasal tarafımı öne çıkartıyorum' derse, bu tüm sisteme oksijen verir. O zaman türban kararı dahi anlaşılabilir."
Yani yabancılar bile açıkça görüyor:
"YASAK BÖLGE"nin sindirilebilmesi için bundan sonra "makul" olmak gerekiyor.
O zaman "YASAK BÖLGE"yi delme girişimleri azalacağı gibi, bu girişimlere karşı vereceğiniz her tepki, kamuoyu tarafından daha iyi anlaşılacak ve desteklenecektir.
Zaten sorunları en iyi çözme yolu "halkın desteği"yle değişimi sağlamak değil midir?