Çoraplarından birini ters giymek, sadece sana yakışıyor. Sana yakışmayan bir şey bulmaya hiç niyetim yok. Ama aklımdan yüzlerce şey geçiyor ve hepsini tek tek iyiye yoramıyorum. 'Acaba aşk bu mu?' diye, merak etmiyor değilim.
Aşk bir tereddütler manzumesiyse, çok uzun meleğim. İnsanın içini kemirecek, insanı yavaş yavaş bitirecek kadar uzun.
Oysa ben, sadece seni düşünmek ve seni koklamak istiyorum. Senin sıkılmanı, bana tehdit dolu emirler yağdırmanı bekliyorum. Bir kavga çıksın ve galibi sen olasın istiyorum. Hatta bana acımanı bekliyorum. Bana acıdığın zamanlar gösterdiğin şefkat kadar, hoşuma giden başka bir şey söyleyemem.
Aşk buysa eğer; çok ağır sorumluluk!
Ben, o sorumluluğu yalnız başıma taşıyamayacak kadar mecalsizim. Uzat ellerini, çünkü buna ihtiyacım var.
Hayır çekip gidemezsin! İstesen de, zorunda olsan da, hiçbir yere gidemezsin. Ben, sana hayatı çekilmez yapacağım ve sen, o hayatı beraber yaşamamız için çalışacaksın. Buna mecbursun, çünkü bu aşkta sana düşen bu! Sen, sana papatyalar almaktan başka bir şey bilemeyen bir adamın, bütün sorumluluğunu üzerine almışsın bir kere.
Ben, seni seviyorum! Sen, bunu biliyorsun!
Ve sen, beni seviyorsun.
Şimdi sana, iki çift laf söylemenin zamanı geldi. Nasıl başlanacağını bilmediğim, uzun konuşmalardan birisi olmayacak bu. Nasıl söyleyeceğimi bilmesem de, ne söyleyeceğimi inan çok iyi biliyorum. Ben de hiç sıraya koymadan, hepsini birden söyleyip, yüzüne bakacağım. Sen, hepsini nasıl sıraya koyacağını iyi bilirsin.
Yakıcı bir şey kıskançlık ve ben, dehşetli bir alevin içerisine atmışım kendimi. Seninle kimselerin olmadığı bir deniz kenarında, çırılçıplak yürümek istiyorum. Utanıyorum ve bunun ne kadar anlamsız bir şey olduğunu iyi biliyorum. Seni korumak istiyorum herkesten! Oysa sen, kendini iyi korursun biliyorum. Yüreğim, alev alev yaptığın her şeyin, ne anlama geldiğini sorgulamaktan yorgun düşmüş. Ben, bu yorgunluğun girdabında, debelenmekten başka bir işe yaramadığını bildiğim, yeni yorgunluklar yaratmanın telaşı içerisindeyim.
Çoraplarının birini ters giymek sadece sana yakışıyor!
Benden başka birisiyle konuşurken keyifli olmana dayanamıyorum. Bu çoraplarından birini ters giymen kadar yakışmıyor sana. Ya da bana öyle geliyor.
Sana her şeyin yakıştığının farkında olmanın, garip çelişkisini yaşıyorum sanırım. Bir anda sıcak basıyor yüreğimi, ölecekmiş gibi oluyorum. Az önce, keyifle konuştuğun telefondaki adamın peşinden gideceğini sanıyorum. Beni terk edecekmişsin sanıyorum. Aslında böyle bir şeyin ne kadar saçma olduğunu biliyorum.
Bana akıllı adamsın demez misin? Dersin! Ama akıl her zaman işime yaramıyor ve bu zamanlarda ben, kendimi zehirleyecek kadar keskin bir çaresizliğin içerisinde buluyorum. Başka bir şey düşünmek için zorluyorum bu zamanlarda aklımı. O bana, seni daha fazla kıskanmamı emrediyor.
Her şeyi iyiye yormaya söz veriyorum. Sonra vazgeçiyorum. Her şeyi iyiye yormak, seni kaybetmekmiş gibime geliyor. Terliyorum, içim daralıyor. Yok, olmaz diyorum, sonra ben, yine de tedbirli olmalıyım diyorum. Ne kadar aptalca düşünüyorum değil mi?
Biliyorum.
Uzat ellerini bebeğim, seni ne kadar sevdiğimi bir kez daha tekrarlamak istiyorum. Belki sende bir kere daha, beni ne çok sevdiğini söylersin diye umuyorum.
Söylersin değil mi?