Biraz geç olsa da görevimi yerine getireyim ve geçmiş 'Anneler Günü'nüzü kutlayayım... Neden mi görev? Çünkü bu bütün yayın organlarımız tarafından o kadar bastırılıyor ki; bir hoşluk olma devrini çoktan gerilerde bıraktı... Artık sadece bir görev! Bu özel günlere ticari amaçlı saçmalıklar olarak bakan biri değilim... Ne olur ki, bir gün de sevgili anneme adanmış olsun! Anneme onu ne kadar çok sevip özlediğimi hissettirmek için bir fırsat doğsun! Amacı sevgi olan, sevgi ile başlayıp sevgi ile biten bir şeyin hangi tarafı kötü olabilir ki? Beni rahatsız eden tek şey, bu özel gününde fazlasıyla sömürülmesiydi. Aslında bu yıl da geçtiğimiz yıllardan daha farklı yaşanmadı...
ŞU KADARCIK... Bir kere bütün kanallar, bütün programlar bu günü bir güzel sömürdü. Herkes kafasına göre bir kutlama yolu buldu. Zaten 'şu kadarcık bir şey' adı altındaki pırlanta yüzük reklamları canımıza tak demişken, bir de her yerden fırlayan 'Anneler Günü' ezberleri içimizi sıktı... İçimden, 'Ya kutlayacağız, bir izin verseniz' diye bağırmak geldi. Bence en komik 'Anneler Günü' kutlaması 'Arım, Balım, Peteğim'de yaşandı. Petek Dinçöz, Pınar Dilşeker, Başak Sayan ve Şenay Düdek, 'Anneler Günü' için pasta kesti... Düğün değil, nişan değil, aralarından birinin yaş günü falan da değil... Pasta kesmenin alemi nedir?
Her şey o kadar abartıldı ve yozlaştı ki, anneler için pasta kesiliyor. Hiç kimse bugünün özelliğini, nasıl ortaya çıktığını bilmiyor. Önemli olan günü doldurmak, bizim gazetecilerin deyimiyle 'şak, şak yapmak' için bahane yaratmak. Eminim sayfalarımızda okumuşsunuzdur. 'Anneler Günü'nün ortaya çıkışının aslında hazin dolu bir öyküsü var...
ÖLÜME PASTA 1908 yılında ilk kez Amerika'da kutlanmaya başlanan 'Anneler Günü', Anna Jarvis adlı bir kadının annesinin ölümünün ardından çektiği üzüntüden doğuyor. Kadıncağız, annesinin ölümü için 3 yıl boyunca yas tutuyor. Sonra bir gün bugünü sadece kendi annesine değil, tüm annelere adamaya karar veriyor ve harekete geçiyor.
Ancak aradan geçen birkaç yılda, 'Anneler Günü' o kadar ticari bir anlam kazanıyor ki, Anna Jarvis pişman oluyor...
Bizim genel kültürle yıkanmış yapımcılarımız da bir ölümü yad etmek ve hayatımızın en değerli varlıklarını hatırlatmak için kutlanan bu günde pasta kesiyor! İşin kötüsü birkaç program hariç bu öyküyü hatırlatan hiç kimse olmuyor...