Uzmanlar diyor ki, çook eskidir buranın geçmişi. Milat öncesinde 5. yüzyıla kadar dayanır. Turizm potansiyeli çok yüksektir o nedenle. Nasıl gelineceğini bile bilmeyenler var. Oysa
Bursa-İzmir karayolunun 34. kilometresinde, Gölyazı ve anıt ağaç Ağlayan Çınar'ın tabelalarını takip edip gelebilirler.
Ağlayan Çınar'ımızın tam 730 yıllık tarihi var. Ona 500 metre uzaklıktaki
Zambak Tepe'den bakarsanız manzara müthiş.
RUM EVLERİ Bir gezgin şöyle anlatıyor; "Beldenin çevresi, yazın sular çekilince kökleri ortaya çıkan söğüt ağaçları ve sur yıkıntılarıyla sarılı. Göl havzasındaki 3 büyük ve 8 küçük adada Ceneviz, Roma, Bizans ve Osmanlı'dan kalma eserler bulunuyor. 250 yıllık olan Rum evleri çok ünlü. Antik çağlara dayanan tarihi, kültürel yapısı, göl kıyısında yaşayan kuşlarıyla bünyesinde eşsiz bir hazine barındırıyor. Belde, doğa ve fotoğraf severler için bulunmaz bir mekan.
SİT ALANI Gölyazı'nın kendisi aslında bir ada. Ama yazın sular çekilince bir yarımadaya dönüşüyor. Beldede çivi çakmak mümkün değil. Çünkü bölge, 1980 yılında 1. dereceden SİT alanı ilan edilmiş. Tarihi evler koruma altında.
ANLAMI DERİN Nehir üzerindeki Apolonia Yunan mitolojisinin en güçlü tanrılarından Apollon'un kentin koruyucu tanrısı olması ve buralarda bir tapınağının bulunması nedeniyle 'nehir üzerindeki Apollonia' anlamına gelen 'Apolonia ad Rhyndacum' denilmiş
Gölyazı'ya."
MÜZE Gölyazı 2006'da Tarihkentler Birliği'ne üye olmuş. 2005'de, Toplum Gönüllüleri Vakfı TOG üyesi gençler 200 evi boyamış, tamiratlar yapmıştı. 2006'da ise Avusturya, Hollanda, Fransa ve Kanada'dan gelen sanatçılar Gölyazı'yı açık hava müzesine çevirmişler. Ne güzel değil mi? Bence siz de bir fırsatını bulun, ne yapın yapın gidin dolaşın.