27. Uluslararası İstanbul Film Festivali, "68 Kuşağı"nı özel bir bölümle andı. Dünya tarihi, kültürü ve siyasetinde çığır açan 1968 olayları birbirinden iddialı tam 11 film ile Festival'deki yerini aldı.
1960'lı yılların ikinci yarısında dünyanın pek çok yerinde, sokaklarda, hayatın her alanında baskıcı sisteme, dogmalara karşı çıkanların sesi art arda yükselmeye başladı. Kendi hayatlarını kontrol etmek isteyen ve kendi kaderlerini çizmek isteyen bu kuşak, cesaretleri ile tarihe damgalarını vurdular.
Daha sonraki yıllarda "68" sadece bir kuşağın ismi olmaktan çıktı ve politik bir eylemin ismini aldı. Bu dönemdeki gelişmelerden dönemin edebiyatı ve sineması da nasibini aldı ve hem Avrupa hem de Amerika sinemalarının özgür isimleri, sinema tarihinde önemli bir yer tutacak olan "68" kuşağının filmlerini yarattılar.
Festivalde gösterilen "Easy Rider", gerçek sanat eserlerinin ölümsüz olduğunu bir kez daha kanıtlamış oldu. 1969 yılında çekilen film sanki hâlâ bugünün dünyasını anlatıyor. Easy Rider aslında son derece sade bir yol filmi gibi görünse bile, hayata ve insana dair müthiş sorumluluklar taşıyor. Jack Nicholson'ın esrarlı sigarayı içtikten sonra yaptığı konuşmalar adeta filmin manifestosu gibi.
Özellikle söylemiş olduğu "Onlar senden değil, senin savunduğun şeylerden, senin yaşadığın özgürlükten korkuyorlar" cümlesi '68 Kuşağı' hakkındaki her şeyi söylüyor.
Özgürlüğe yolculuk... Kokain ticareti yapan Wyatt ve Billy motosikletleri ile Los Angels'tan New Orleans'a doğru yola çıkarlar. Yol boyunca Amerika'nın o döneminde, içinde barındırdığı hayatlara temas ederken kendilerini aslında pek de tanımadıkları bir ülkede hissederler. Bazen bir çiftçinin sofrasında, bazen bir hippi komününde konuk olurlar. Yarı yolda varlıklı bir ailenin alkolik, avukat oğlu George onlara katılır.
Wyatt ve Billy'nin yolculuğa çıkarken asıl amaçları tüm otoriteyi reddedip birer hippi olarak ruhani bir yolculuk yapmaktır. Hatta öyle ki; Wyatt, sembolik olarak yolun başında saatini çıkarıp atar ve zamana ayarlı bir fikri yok etmek ister. Yoldaki her durak Amerika'nın bizim ikilinin ideallerindeki hayattan ne kadar uzak olduğunu gösterir. Özellikleri uzun saçlı bu erkekler köylülerin düşmanlığını kazanır. Özgürlükler ülkesinde aslında hiç de sanıldığı gibi bir özgürlük yoktur.
Şarkıları birer efsane 1969 yılında Cannes'da "En İyi İlk Film" ödülünü alan "Easy Rider", Jack Nicholsan'a da "En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu" dalında bir Oscar adaylığı kazandırdı. Roger McGuinn'in "Ballad of Easy Rider", Bob Dylan'ın "It's Alright Ma", Jimi Hendrix'in "If 6 was 9" ve Steppenwolf'un "Born to be Wild" şarkıları aynı film gibi birer efsane haline geldi.
"Easy Rider"ın yanı sıra Festival'de yer alan " Eğer...", "Zabrıskie Noktası", "Alman Sonbaharı", "Köstebek" ve diğerleri paranoyanın, bağnazlığın ve şiddetin hüküm sürdüğü konformist ABD ve Avrupa'da idealist 60'ların çöküşünün birer tanığı. Yaşasın '68'liler!
Zengin programı ile herkesi memnun eden ve seansları kapalı gişe olan "27. Uluslararası İstanbul Film Festivali" bu akşam "Boleyn Kızı" filmi ile kapanış yapıyor. Ama siz yarını değerlendirip 1-2 Festival filmi izleyebilirisiniz.
Not: Easy Rider'ın DVD'si mevcut. En azından böyle seyretme imkanı yaratabilirsiniz.