İpek Tuzcuoğlu ile röportaj yaptık geçtiğimiz gün. Zaten okuyacaksınız ama 'röportajdan aklımda kalan en önemli cümle' şu oldu; 'En iyi eğitim aracı artık televizyon'. Gerçekten de şöyle bir düşününce; ülkemizdeki en önemli eğitim aracının televizyon olduğunu kabul etmek lazım. Tam da bunları konuştuğumuz günün akşamında 'Bıçak Sırtı'nı izledim. Dizinin başından itibaren hepimizin bildiği tek gerçek, küçük Murat'ın Ali Sinan'ın oğlu olduğuydu. Zaten dizi bu gerçek etrafında şekillendi. Doğumdan ölüme kadar İstanbul'da yaşasalar da yolları kesişmeyecek iki aile bir araya geldi.
Yalan oldu
Ancak son bölümün son dakikalarında mahkemede açıklanan DNA sonuçlarıyla 27 bölümdür inandığımız gerçek yerle bir oldu. Ancak eminim herkesin aklına şu geldi; 'kesin birileri DNA testinin sonuçlarıyla oynadı'... Zaten yönetmen Selim Demirdelen de bu işin sorumlusunu cümlelere dökmese de, sinema dilini konuşturdu. Sonuç açıklanırken Selim Reşat'ın yüzünden geçen kamera, olayın sorumlusunu işaret ediyordu. Peki, şimdi bu konuyu yazımın girişiyle bağladığımda ortaya çıkan sonuç nedir sizce? Yanıt basit, bu tür yapımlarda hazırlanan kurguyla halka sürekli şu bilgi veriliyor; Türk adaleti satın alınabilir, büyük balık küçük balığı her zaman yer ve eğer zengin değilseniz bir hiçsiniz, evladınıza bile sahip çıkamazsınız. Sakın bu yönlendirmeyi sadece bu diziye mal ettiğimi sanmayın. Bu senelerdir ülkemizde yapılan bir hata... Zaten bu yönlendirmelerden doğmuş çocuklarımıza miras bırakacağımız harika bir deyişimiz bile var, 'Burası Türkiye, ona göre...' Kendimi bu hesaplara kaptırmışken, CNBC-e'de gece kuşağı başladı. Arka arkaya 'Cold Case' ve 'CSI:NY'u izledim.
Yönlendirmeler
Amerikalılar; bizim İpek Tuzcuoğlu ile konuştuğumuz televizyonun eğitici önemini çok önce keşfetmişler. Mesela bu iki dizide öyle bir durum yaşanıyor ki, Amerikan polis teşkilatına hayran oluyorsunuz. Ve kafanızda şu imaj oluşuyor, 'işte adalet bu!' Bizim yapımlarımız, senaryolarını sistemin boşlukları üzerine kurguluyor. Eksikleri ve hataları, o kadar gözümüze sokuyorlar ki, bir süre sonra güvenimizi yitiriyoruz. Düşünsenize hemen her yapımda ezilen fakirler, devletin sağlayamadığı adaleti topluma geri getiren gruplar var. Sonuçta bu hataların hata olduğu ve düzeltilebileceği vurgulanmıyor. Bu hataların yıllardan beri süregeldiği ve hep yapılacağı bilinçaltına oya gibi işleniyor. Eğitmek bir yana hep aynı mesaj veriliyor; 'Güçlü olun yoksa ezilirsiniz. Çünkü burası Türkiye'...