Atlas bebek kucağında eşi
Mustafa Erdoğan ve ekibinin becerdiği o muhteşem işi,
Troya Efsanesi'ni seyretmeye gelmiş
Gülben Ergen . Ön sırada, göğsü gururla kabararak dinliyor hayat yoldaşını. Anne olmak, Atlas bebeğin doğması yani, keyfine, neşesine atlas yollar döşemiş belli ki.
Mustafa Hoca'nın haklı gururu da imrendirecek türden elbette.
Temsil başlamadan yağmur gibi alkışlar alarak sahneye çıkmış,
"gösterinin kısa süre içerisinde tüm dünya ile buluşacağını, Troya'nın 3 bin 188 yıl sonra anayurdu olan Anadolu'da kendi yurttaşları tarafından sahnelendiğini" dile getiriyor.
GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ Onun bu hali eski bir efsaneye ve eski bir buluşmaya götürüyor beni.
Ağrı Dağı Efsanesi adlı okul yaptırma kampanyası günlerimize...
Van üzerinden
Doğubayazıt'a doğru yola çıkmıştık. Sonrasını anı defterime bakın nasıl not düşmüşüm:
"Doğubayazıt'a gitmeye nasılsa vakit bol. Öyleyse
o meşhur kahvaltı salonlarına ille de uğramalıyız di mi? Geceden başlayarak
ağzıma lokma koymadım. Uçakta verilen kutu içi kumanyaya bile dokunmadım. Oraya aç açına gideyim ki en başta
otlu peynir olmak üzere tüm nevalenin tadına tam varayım.
İnince fark ettim.
Gülben Ergen de bizimle uçmuş meğer. Eşi
Mustafa Erdoğan'ı da az ötede valizleri beklerken gördüm. Ayaküstü konuştuk. Onlar da
Hakkari'ye, hayırlı bir işe gidiyormuş. Siz de anımsayacaksınız, hani sanatçıların katılımıyla
'Hakkari Üşümesin' adlı bir etkinlik yapılmış, toplanan parayla da
sağlık ocağı kurulsun istenmişti ya. İşte oranın açılışı varmış.
KUŞ SÜTÜ Onları da davet ettim kahvaltıya. Bir dolu salonun yan yana konuşlandığı bir sokakta
Sütçü Fevzi diye ünlü bir mekan varmış, orayı önerdiler, girdik oturduk hepimiz. 5 dakika sonra sofrayı görmeliydiniz.
Yani şimdi burada tek tek anlatmak görgüsüzlük gibi gelebilir diye detay vermiyorum. Ama
"kuş sütü eksik" lafı buralara söylenmiş olmalı.
KALKABİLSEK Domatesten, biberden, salatalıktan birer lokma aldığımızda bile müthiş güzel bir koku, bir lezzet.
Suni yetişmiş, hormonla takviyelenmiş ürünleri yemekten gerçek tatlarını unuttuğumuz ne varsa mevcut burada. İnsanın sofradan kalkası gelmiyor ne yalan söyleyeyim.
LEZZETE BAK... Mustafa yöre çocuğu olduğu için
peynir uzmanı aynı zamanda. Hakkari'de tulum ya da testilerin içinde
25-30 santim toprağın altına gömerek peynir sakladıklarını.. Böylelikle çok lezzetli sonuçlar aldıklarını söylüyor."
Şimdi bir kez daha anlıyorum sabrın ve emeğin yediveren gül oluşunu. Testinin içinde toprak altında sabırla saklanınca peynir nasıl güzelleşip eşsiz lezzete erişiyorsa, binlerle yıldır Anadolu topraklarının altında saklanmış yaşantılar da emekle, inançla, sabırla böyle harika performanslara dönüşüyor. 7 yıldır iğneyle kuyular kazmanıza, kılları kırk yarmanıza, yılmadan usanmadan çalışmanıza değmiş be Mustafa Hocam. Helal olsun sana, size, hepinize.