Geçen gün Dondurmam Gaymak filmini izledim yeniden. Yahu nasıl replikler nasıl bir dil... Yarıldım gülmekten. Hatırlayalım; bir Ege kasabasında geçiyor hikaye. Dondurmacı amca, dondurma arabasıyla civaryöreyi dolaşıyor ve sütüyle şekeriyle kendi imalatı dondurmayı satıyor. Kaymağa bizim Çarşambalılar gibi "gaymak" diyorlar. Yörenin de kendine ait bir dili var.
Gaydıra gaydıra konuşuyorlar! Hoş!
"Neetcen işin urasınıı!" Gülümsetiyor insanı konuşma biçimleri. Neyse, güzel işte.
Yalnız dondurmacı amcanın bir derdi var;
dondurma tekellerinin değil kendi dondurması iyi. Kuzguna yavrusu güzel görünürmüş hesabı değil ama. Harbiden değil. Amca sahiden inanıyor kendi dondurmasının iyi olduğuna.
Dondurmanın makinede yapılan değil elde yapılanı, makineden çıkanı değil, elden çıkanı makbuldür mealinde yorumlar getiriyor kendince. O dondurma iyidir, kötüdür benim derdim bu değil. Gerçekten dediği gibidir belki. Yani dondurma tekelleri kötü dondurma yapıyordur ve "emek gerektiren; elden çıkma dondurmanın" satışını engelliyordur. Pazarlama teknikleri, janjanlı paket sunumu, dondurmanın her an her yerde bulunabilmesi gibi durumları da göz önünde bulundurursak bunda şaşılacak bir şey yok aslında.
Geleneksel dondurma üretme teknikleriyle tekellerin pazarlama teknikleri arasında dağ gibi fark var tabii. Ama diyorum ya; o amca kendisininkinin bin bir teknikle üretilmiş dondurmadan daha iyi olduğunu düşünüyor. Düşünmekle kalmıyor bunu kanıtlamak için mücadele ediyor.
Tekellerin kendilerine özgü dolaşım ağları, pazarlama teknikleri, anlatma yolları, satma biçimleri var zaten. Onların bir de yöredekiyereldeki temsilcilere ihtiyaçları yok zaten. Açarlar tezgahlarını malın tillahını satarlar. Peki yereldekiler?
Yani tekellerin bu olanların elinde bulundurmayan ve aslında yöre nefasetini satmak ve nafakasını çıkarmak isteyenler? Yani sattıkları malın getirisini kamyonla taşımayanlar? Onlar ise mücadele edecekler. Ne için? Bu hegemonyayı kırmak için? Kolay mı peki? Değil. Neden?
Çünkü "harici ve dahili bedhahlar" ve "yerli işbirlikçiler" var. Adamın hası böyle durumlarda ortaya çıkar. Madem sunduğun şeyin iyi olduğunu düşünüyorsun, atarsın kendini ortasına anlatırsın derdini. Peki, bu istek kendine yer bulur mu? Hiç dert diil usta! Hiç dert diil! Bulur ya da bulmaz.
Sen en azından elinden geleni yapar, üçkağıt açmaz, ortaya ve yüzüne konuşursun ovanın. Neyse aga onu bilir onu söylerim; uğraşacak mücadele edeceksin. Yapıp atacaksın denize; halk bilmezse balık bilirmiş. İyi takımlar tesadüfen maç kaybeder ama kötü takımlar tesadüfen maç kazanırlarmış!
Sen iyi top oynadığına inanıyorsan er geç bu maçı alacağını bilirsin! Manken de olabilirsin, çoban da yazar da... Değişmez... Yoksa... Yoksa 'Dondurmam Gaymak' filminin kahramanı dondurmacı amcanın söylediği gibi;
HER ŞEY Bİ CİNNETE BAKAR! Yarın: Recep İvedik ha!