Bir alışveriş merkezindesiniz ya da yolda yürüyorsunuz. İyi giyimli bir genç ya da bir genç kız hemen kolunuza yapışıyor: - Pardon kredi kartınız var mı? Cevabınız ne olursa olsun teklifi daha baştan hazır: - Size hemen bir kart verelim. Biraz nazlansanız bu kez art arda teklifler yağıyor: - Başvurursanız çanta hediye ediyoruz. Zor değil, siz formu imzalayın nüfus cüzdanı fotokopinizi bırakın yeter... Bu tür olaylarla her gün hepimiz karşılaşmıyor muyuz? Sokaklarda tezgah açan bankacılar, kimliğine, kim olduğuna bakmaksızın herkese form doldurtuyor. Hatta bu yarışa son günlerde katılım bankaları da girdi. Sonra? Sonrasındaki manzara şöyle: 37 milyon 335 bin 179 adet kredi kartı var. 17 milyonu aşkın kartın, 1 milyar 731 milyon YTL'si yasal takip başlatılmış olmak üzere toplam 29 milyar 949 milyon YTL borcu bulunuyor. Kredi borcunu ödeyemeyip temerrüde düşerek Merkez Bankası'nın kara listesine giren kişi sayısı da 2007 sonu itibarıyla 687 bin 16'ya yükseldi. "Bankalar borcunu ödemeyen müşteriyi daha çok seviyor" dediğim zaman, bankacı dostlar sitem ediyor. Ama durum bunu göstermiyor mu? Bu rakamlar ortadayken hâlâ sokakta herkese kart dağıtmanın başka bir izahı olabilir mi? 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu'nun 8. maddesine göre; bankaların kredi kart talebi toplayabilecekleri yerler Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun (BDDK) görüşü alınarak Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye Katılım Bankaları Birliği tarafından belirlenir. Yani sokakta kart pazarlamak için izin almak gerekiyor.
GÖREV BİZE DÜŞÜYOR Bankalar kazançları için etik olmasa da bu yöntemleri uyguluyorlar. Peki ya tüketici olarak biz? Geçmişte yaşanan krizler, felaketler ortadayken hâlâ neden ayağımızı yorganımıza göre uzatmıyoruz? Kredi kartıyla yaptığımız harcamayı bedava sanıyoruz, Sonra da gelen borcu kredilendirip en az ödeme tutarıyla yıllarımızı ipotek altına alıyoruz. Hâlâ çevremde kredi kartı borcunu diğer kredi kartıyla ödemeye çalışanlar var. Lütfen çok dikkat edin!