Yürüyerek yol almak
Yukarıdaki son cümlenin gelişinden de tahmin edeceğiniz gibi, Saf Stajyer Hicri geri döndü arkadaşlar. Gazetedeki odamda gelişimi beklerken buldum onu. Mahcup, tedirgin ama belli ki özlemiş halleri vardı. Hiçbir şey söylemeden kısa süre bakışıp sonra sarıldık birbirimize. Ustaçıraktan, abi-kardeşten de öte baba-oğul sarılmasına benzer bir kucaklaşmaydı bizimkisi. Gittiğinde gözlerine dolan o nem, şimdi daha da fazlasıyla duruyordu yerli yerinde.
'DUYDUM KOŞTUM' Fısıldadım: - Evlat sesim çok kısıldı da şöyle kocaman bir "Hoş geldin" çekemedim sana. - Biliyorum abi. Duydum ameliyatını. - Ooo sizin oralara kadar geldi haber demek. - Hakkı Abi köşesinde yazdı ya abi geçen gün. Önce onu okudum, sonra Yazı İşleri'ni aradım. Hicran Ablaya, Emre Müdür'e, Mustafa Abi'ye, Rabun'a, Merve'ye, Özlem'e, Nazan'a sordum hep... - Bana çaktırmadı hiçbiri bak hele... 'İZNİN OLURSA' - Abi. - Efendim evladım? - Savaş Abi... - !!! - Abi iznin olursa iyileşene kadar senin yanında olayım hep. İşlere birlikte gidelim. Ben senin sesin olurum, yorulmazsın diye döndüm koştum. - Canım benim. Canım kardeşim. Benim durumum öyle kolayına geçici bir şey değil. Hatta "Hiiiç geçmeyecek" diyor doktorlar. Daha da çetrefilli vaziyetlere gebe sağlık durumum. Sen iyilikler temenni et, dualar et yeter. - Yok abi. Israrlıyım bu defa. Ne olursa olsun seni de gazeteyi de bırakmak yok. Hepinizi çok sevdiğimi öyle iyi anladım ki. Fikret Müdürüm'e de söyledim. Önce "Zoru görünce hemen bıraktın. Gazetecilik direnç işidir, maraton koşusudur oysa" diye sitem etti. Sonra baktı ki içtenlikle istiyorum, bir şans daha verdi bana sağ olsun. Yanında çalışma konusunda da sana bıraktı kararı. 'YAKIŞMADI ABİ' - Çocuğum böyle konuşman bana hem mutluluk veriyor hem de cesaret. Ama gerçekçi olmamız lazım. Televizyon işi yapamayacağız en başta. Sessiz adamı ekranda kim ne yapsın? Gazete için de yapılacaklar sınırlı. Gümbür gümbür söyleşiler, haberler, araştırmalar hayal artık. - Usta esas şimdi üzdün beni. - !!! - Dahası haddim olmayarak yakıştıramadım sana. - Niye, doğrusunu söyledim diye mi? - Sen demez miydin, fotoğrafların hem de uluslararası dili vardır. Gözlemin, araştırmanın, yorumun, olayları, insanları özenli gözlerle az ötesinden izlemenin meslekte nelere kadir olduğunu sen söylemez miydin bana? - Yani? - Yanisi, bunu söylemek bana düşmez ama sen tak makineni boynuna. Bir elinde de o küçümen kameran olsun. Düşelim yollara. Bak bakalım sessizliğin sesi nasıl da gürler, yankılanır yüreklerde. - Oğlum biz seni stajyerken gönderdik, filozof olarak geri döndün maşallah. - Estağfurullah abi. İçimden gelenleri söylüyorum. - Haklısın be çırak. Yürümekle de epey yol alınır. Yeter ki düşüp kalmasın insan. Haklısın...