Hükümet sözcüsü Cemil İpekçi
Yılbaşına yaklaştığımız saatlerde televizyonlardan birinde, modacı Cemilİpekçi stüdyoda bir güzel yayılmış, karşısındaki programcının sorularına cevap veriyordu. Bir güzel gaza da gelmiş, anlatıyor da anlatıyordu. İşi bir ara zirveye taşıdı ve kestirip attı: Kadınolsamtürbantakardım! Zahir, türban yasağını eleştiriyor. "İstersen şimdi de takarsın be Cemil kardeş" diyeceğim ama maksadım o değil.
***
Cemil İpekçi'ye gayretkeşliğin de bir sınırı olması lazım geldiğini hatırlatmanın, "Halamın husyeleri olsaydı amcam olurdu" türünden, "Kadın olsaydım" diye olmayacak ihtimal hesaplarına girmenin gereksizliğini anlatmanın da gereği yok. Sosyetik bir dünyada kendisine sıcak bir yuva kurmuş modacının hükümetin hoşuna gideceğim diye Osman Yağmurdereli ile yarışa girişmesinin ise kendisine nasıl bir getirisinin olacağını kestirmek zor.
***
Fakat şurası kesin: Cemil İpekçi'yi, AKP ve hükümet propagandası yaparken etkili ve yetenekli buldum. Hükümet sözcülüğünü başarıyla yürüten eski Adalet Bakanımız Cemil Çiçek ile mantıklı bir işbölümü içerisinde, pekala bu görevi heves iştiyakla sürdürmesine izin verilebilir. Hukuk, 301. madde, Anayasa tadilatı, Genelkurmay bildirilerine kafa tutmak gibi ciddi işleri Cemil Çiçek yürütürken, Cemil İpekçi de "Kadın olsaydım türban takardım" gibisinden veya "Türban serbest kalıncaya kadar nah size defile" türünden çıkışlarla laisizmi ürkütme işlerine bakabilirdi.
***
Yalnız anlayamadığım bir husus var. AKP Hükümeti'ne, medyada ve basında, onca liberal unsur açık açık destek verirken, hızla İslamcı'laştırılan basında bir sürü Milli Görüşçü kalem alkış tutarken, ulusalcı takımı da tersten hizmet yürütmekteyken ve tekmil yüzde 46.6 korosu desteği tam gaz sürdürürken, Cemil İpekçi kendisine ihtiyaç duyulduğunu nereden çıkarttı? Yoksa AKP'nin savunulması son tahlilde Cemil İpekçi'ye mi kaldı, kalıyor ya da kalacak?