Eski ile yeni
Her tarafta bir koşturmaca, bir telaş var yeni yıla giriyoruz diye... Çok ilginç; takvimlerin 31 Aralık 2007'yi gösterdiği bugün ile 1 Ocak 2008'i yaşayacağımız yarın arasındaki farkı bir türlü çözemeyenlerdeniz biz. Yaş 35, eder yolun yarısı diye özetlenen gençlik dönemleri ile olgunluk çağına geçişe kadar her yılbaşı, büyüyüp gelişme ve (laf aramızda) biraz da adam yerine koyma durumlarından ötürü, belki anlamlı olabiliyordu. Daha "abi ve abla" olma durumları, özellikle 25'ten sonra içimizi kemirdiğinden, 6'den 7'ye, 7'den 8'e gibi geçişlerle artan yaşlar, saçlara kırlıklar düşürmese de olgunluk payesini kuvvetlendiriyordu. Ama, yıllar su misali akıp gidince ve göz açıp kapayıncaya kadar geçen zaman dilimi gibi, ömür törpüsü gençliği de harcayıp Dante gibi 35'li basamakları tırmanmaya başlayınca, yılbaşı denen o günlerin, zerre kadar anlamları da kalmadı. Hatta, takvimlerin o çok özel yapraklarına bakamaz olduk. Eski diye tarif edilen ile yeni diye anılan yıl arasındaki farkın, aslında insanoğlu için "ölüm" denilen o mukadder ve kaçınılmaz sona doğru yaklaşmadan ibaret çizgi olduğuna karar verdik.
Muhasebemiziyapalım İşte, yine böyle bir gündeyiz. O çizgide ömür hanesinden bir yıl daha kayıp gidiyor. Sevinç ve acılarıyla, hatta kimimiz için nice umutlarıyla gelip geçen bir seneyi de geride bırakıyoruz. Ne yani; bugünden yarına dertlerimiz bitecek, acılarımız dinecek, arzularımız gerçekleşecek ve özlemini duyduğumuz bir hayat mı başlayacak? Eski defterler eskide kalıp yeni defterler mi açılacak? Gazete, dergi ve televizyonlarda yayınlanan "2007'nin unutulmazları" arasında sayılan onca hadise, şahıs ve olağanüstülüklere, bir daha rastlanmayacak mı? Bir şey var ki; sonuçta, geride kalan her senenin unutulmazları ile bir döküm yapılıyor. Ülkenin, toplumun, dünyanın muhasebesi dökülüyor. Siyaset, spor, magazin, kültür-sanat gibi her alanda yaşananlar hatırlatılıp arşivleniyor. Biz de bu duygularla, 2007'nin bu son takvim gününde kendi özel muhasebemizi yaparak yarınlara koşalım. Acısıyla tatlısıyla hayatı yaşayıp mücadele azmimizi artıralım. Yeni yıllardan daha öncelikli ve önemli olanı bir nefes sıhhattir. Dünyalar sultanı, 3 kıtanın imparatoru, atamız Kanuni Sultan Süleyman Han'ın "Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi... Olmaya devlet, cihande bir nefes sıhhat gibi" sözleriyle ifade ettiği gibi, var olmanın ve nefes alıp vermenin bile anlamını keşfedelim. Her sabah taze bir başlangıçtır. Ve her sabah dünya yeniden kurulur. Gönlümüzdeki sırça köşkleri nasip etsin Yüce Rabbimiz... Sevgi, muhabbet, sıhhatafiyetle hayırlı ömürler versin...