Görsel bir şölen Kılıçkaya Tahta oluklarından buz gibi suların aktığı şiirsel bir yeşillikte soluklanıp, stres atmaya ne dersiniz? Her mevsim farklı bir görsel ziyafet sunan Kılıçkaya, İstanbul'un yanı başında
Öyle anlar olur ki; rüzgarın dallardaki hışırtısı seni çağırır. Yağan karın rüzgarla bir kırbaca dönüşüp yüzünü dövmesi seni çağırır. Karşında öbekleşmiş sisin birden bire dağın yamacına doğru hareket edip ağaç dallarına dokunarak ve kayalardan sekerek yürümesi seni çağırır.
ZİRVE 1525 METRE Biz doğa severler Pazar sabahları bu duygularla kalkar ve yollara düşeriz. Bugün güzergahımız Kılıçkaya olacak. Bu çok keyifli parkurun ortalarında birden bire yükselen zirvesi 1525 metredir. Parkurun genelinin yumuşak çıkışı ve yumuşak inişine karşın kısa ama sert bir çıkışı gerektiren yangın kulübesinin olduğu tepeye çıkmak tam yürüyüşün ortasında bazen göz yıldırabiliyor. Ama yine de her seferinde oraya çıkmadan edemiyoruz. Sonbaharda yaklaşık 10 çeşit dağ meyvesiyle zengin bir parkur olan Kılıçkaya her mevsim farklı görsellikler sunar. Adapazarı - Bilecik istikametinden 20 km kadar gittikten sonra Geyve'ye ulaşırız. Sakarya Nehri boyunca uzanan şiirsel yeşillik, tepesi dumanlı dağlar bizi keyifli bir doğa yürüyüşüne hazırlar. Burada sabah kahvaltımızı her zaman kullandığımız kasaba kahvesinde yapıyoruz. Öğlen için yiyecek ve ihtiyaçlarımızı da buradan temin ettikten sonra Sakarya Nehri üzerinden geçip, Geyve Taraklı yoluna giriyoruz ve rampa başlıyor. Yaklaşık yarım saat sonra ilçeye varabiliyoruz. Vakti olanlar için söylüyorum; pazar günü Taraklı'da köy pazarı ve kasabanın tarihsel dokusuna bir göz atmak keyifli olur. Ancak biz yürüyüş amaçlı geldiğimizden kasabaya girmeden Kılıçkaya istikametine dönüyoruz.
HEPSİ MASUM Saat 12 civarında Hark köyüne ulaşıp aracımızı orada bırakıyoruz. Kaptanımız biraz sonra yola koyulup dağın kuzey yüzündeki buluşma noktamızda bizi bekleyecek ve akşam oradan binip İstanbul'a döneceğiz. Dağların ve çocukların dostu Hüseyin Şişman'dan kalan bir alışkanlık var: Gittiğimiz köylerde hemen çocuklar çevremizi sarıverir. Ve biz onlara çukulata, bisküvi ya da yanımızda getirebilmişsek küçük oyuncaklar dağıtırız. Hüseyin Şişman bunu daha organize yapar. Çocuklar da bu alışkanlıkla başka trekking grupları da gelse hemen yürüyüşçülerin çevresini sarıverir. Çocukların o siyah ve ışıltılı gözlerini geride bırakıp saat 12 gibi Dark köyünden start alıyoruz. Yaklaşık 2 saatlik yukarı eğimli bir yürüyüş yapacağız. Yürüyüşe başlar başlamaz yokuşa doğru gitmek çoğu yürüyüşçünün hoşuna gitmese de tempoyu ağır tutarak zorlanmadan çıkıyoruz.
HARİKA ÖĞLE YEMEĞİ Zaten bir süre sonra da hafif sola meyilli ve yan yürüyüşle Kılıçkaya yangın kulübesinin altına ulaşıyoruz. Yollarda ağaç altında kalmış parça karlar var. Her taraftan sular akıyor. Başımızı kaldırdığımızda doğu yönünde sivri bir tepe ve üzerinde yangın kulübesi gözükmektedir. Buraya nasıl çıkılır yahu türünden bir duygu uyansa da kimse ben burada otururum siz çıkın gelin demedi. Herkes çıkmak istiyordu. Ben de grubu ikiye ayırıp yaklaşık 300 metre yüksekliğindeki Kılıçkaya tepesine bir kısmımız patikadan dolana dolana bir kısmımız da tırmanarak çıkacağız. Tırmanmak daha çok nefes tüketse ve daha çok terletse de daha kısa sürdü ve biz yoldan yürüyenlerden önce yangın kulesinin olduğu tepeye çıktık. Ve öğle kumanyamızı açtık. Gayet keyifli biçimde öğle için hazırladığımız nevalelerimizi yerken doğanın bir başka mucizesi gerçekleşiyordu. Yağış biçimi tipi halinde haşin ama o ölçüde de romantik, görsel ve yoğun bir kar yağışı başladı.