Soysuzların safsataları
Başlık ve haberlerindeki çarpıklık ve aykırılıklarıyla uzun zamandır dikkat çeken Sabah gazetesinin son atraksiyonu, pazartesi günkü manşeti idi. İTÜ'de öğretim üyesi olan Timuçin Binder adındaki genç antropoloğun ağzından Türkler'in Anadolu'daki varlığına temas eden gazetenin başlığında, "Orta Asya'dan göç efsanedir" yer almıştı. Bununla da kalsa iyi(!). Antropolog gencin iddiasına göre, gen araştırmaları da Türkiye'de yaşayanların 40 bin yıldır burada olduğunu gösteriyormuş. Yani, Türkler'in Orta Asya'dan gelip Anadolu'ya yerleştiği tezi yanlışmış. Bir efsaneden ibaret Orta Asya'dan göç de varmış, ama gelip de Anadolu'da yerleşenler, ancak yüzde 10-15 civarındaymış. Antropolog gencin sözlerini çok önemseyip manşete çeken Sabah'çılar, bir başka başlık altında da şu görüşe yer vermişler: "Genetik olarak Türkmen, Kırgız ve Özbekler'le yakınlığımız yok. İranlılar ve Yunanlılar'a daha yakınız. Kürtler ise İranlılar'dan ve Yunanlılar'dan daha uzak ama Özbekler'den daha yakın. Ermeniler ise en uzak."
At çamuru izi kalsın Haberi okuyunca acı acı yutkunup Türkiyemiz'in, medyamızın ve akademik hayatımızın halini düşündük. Millet gerçeğini göz ardı edip dünya hakları sloganlarıyla yetişenlerdeki Türk düşmanlığı veya karşıtlığının geldiği boyuta anlam veremez olduk. Öyle ya; bu ülkede bakıyorsunuz bütün ırklara; Kürt'e, Süryani'ye, Ermeni'ye, şuna-buna, gayet ölçülü, saygılı ve sevecen yaklaşanlar, Türkler söz konusu olduğunda "Vurun abalı"ya hesabındalar. Üstelik kabaca, mantıksızca ve de akılsızca tırmalayıp törpülemeye çalışıyorlar Türk'ü... Tarihçi, vakanüvist, arkeologlar başta, dünya kadar yabancı araştırmacı ve bilim insanının da çok somut tespitlerine rağmen "at çamuru izi kalsın" hesabındalar. Kasıtlı davranmıyor ve fitne-fesat için bu tutumu takınmıyorlarsa zır cahil oldukları anlaşılanlar, Türkler'in 1071 Malazgirt Savaşı'ndan sonra Anadolu'ya ulaştıklarını da sanmasın sakın.
Tarihimiz Malazgirt'ten öncedir Evet, 1071 tarihi ve zaferi çok önemlidir ama; öncesindeki 1040 Dandanekan Zaferi ve ondan da önceleri vardır. Kolonizatör Türk dervişlerinden önce Anadolu'ya öbek öbek gelenler oldu. Peçenek ve Kumanlar ile Kimmerler'in Anadolu'da yerleşik hayat kurmalarını, bütün tarihçiler miladi yılların başlangıcına kadar götürürler. Dolayısıyla, Türkler'in Anadolu hayatı Oğuzlar'la (göçlerle) başlamadı. Kaldı ki; sadece Anadolu'da yaşayanlar değil, Karadeniz'in kuzeyinden Avrupa'nın içlerine kadar uzanan coğrafyada Türkler'in varlığını dünya alem bilir. En azından Hum İmparatoru Atilla'nın yol haritasını da bilenler, Türkler'in bu bölgede kaç bin yıllık mühür vurduklarını unutmazlar. Ama, artık çok kahpe bir dünyada yaşıyoruz. İletişim imkanları arttıkça, teknoloji geliştikçe ve inanılmaz boyutlara ulaşıp yayıldıkça, kirli bilgi ve saptırmalar, yalan-dolanlar ile iftiralar da aynı şekilde artıyor. Bilimde ve gerçekleri tespit etmede, akıl olarak da tahlil etme konusunda biraz yetersiz iseniz herkes her şeyi "gerçek" diye yutturabiliyor. Kılıfını da "bilim" diye geçirip dilinizi de düğümlüyor. Günümüzün modalarından biri haline gelen gen araştırmasını da iddiaya dayanak yapmaya çalışanlar, safsatalarının utanç verici ihanet olduğunu unutmasın.
Millet soyunu iyi biliyor Hepsinin ortak amacı, en azından kafaları bulandırmak. Zaten, kendilerini de açıkça ele veriyorlar. Anadolu'da yaşayan bizleri Türkmen, Kırgız ve Özbek Türkü kardeşlerimizle yakın göstermezken, İran ve Yunanlılar'a daha yakın olduğumuzu belirtiyorlar. Bu tatlı su kuşu tezgahçılara göre, aynı toprakların çocukları Kürtler ise "Türk" denilenlere İran ve Yunanlılar'dan daha uzak ama Özbekler'den daha yakınmış. Tam zeka oyunu veya abrakadabra işi değil mi? Türklük ve masum Türk milleti, işte bu herzeliklerle boğuşuyor. Utanmazlar, daha 20 sene öncesine kadar Kürt'ün adını anmazlardı, şimdi Türk diye bir ırk olmadığını, varsa da Yunan'a yakın olabileceğini belirtecek kadar ileri gittiler. Çok şükür ki; bu millet soyunu-sopunu biliyor. Bilmeyen ona-buna yamanmaya çalışan soysuzlar düşünsün!