Çalışma saatleri gözden geçirilsin Yargı çalışanlarının sesini duyurmaya devam ediyoruz. Türkiye'nin her yerinden elektronik posta yağmuruna tutulduk. Gelen mesajları sizlerle paylaşmak istedik...
Adliye personeliyim; bu güne kadar kimsenin personelimizle ilgilendiğini görmedim. Dışarıdan bakıldığı zaman bize "Aman memur değil misiniz sabah 8.00 akşam 17.00 mesaisine tabisiniz" derler. Peki işin aslına bakıldığında öyle midir? Kesinlikle hayır, sizinde kaleme aldığınız gibi adliye personelinin şartları çok farklıdır, gecesi gündüzü yoktur. Son 2-3 yıldır cüzi miktarda fazla mesai ücreti ödenmeye başladı, yaptığınız mesaiyi karşılamayacak kadar sınırlıdır. Adalet Bakanlığı personeli hakkını arayamaz. Diğer kurumlarda nöbet tutan memur, ertesi gün nöbet iznine ayrılır, nöbet parası da ödenir, hatta yıpranmadan bile faydalanırlar.
'SABAHAKADAROTOPSİ...' Peki adliye personelinde nasıldır? Gece saat 02.00'da bir telefon gelir, siz yaz-kış demeden sıcacık yatağınızdan kalkarsınız, artık bir dağ başı mıdır, ana cadde midir, deniz kenarı mıdır, ya da soğuk hastane morgu mudur... Ceset neredeyse siz orada, eğer elle muayene yapılabilecek bir olaysa işiniz 2 saatte biter, uykunuza kaldığınız yerden devam edebilirsiniz. Ancak klasik otopsiyse, sabah 06.00-08.00 arasında biter. Tabii akabinde olay yerine gitmezseniz! Bunun üzerine bırakın uykuyu, kahvaltıyı o üzerinize sinen kokudan, morg havasından arınmak için sabah mesaisinden önce duş almaya vakit kalsın diye dua edersiniz. Çünkü siz sabaha kadar otopside bulunsanız bile malum mesai var, mesaiye yetişmek zorundasınız. Benim bizzat yaşadığım bir olay; bir şey gece 2.30'da otopsiye gittim ve klasik otopsiydi, saat 07.50'de adliyenin önünden geçerken savcım "Eve uğrayacak mısın, adliyede bırakalım mı" diye sordu. Bu durumu adliye çalışanı dışında hangi memur yaşamıştır çok merak ediyorum. Hangi memur görevi başında yorgunluktan bayılmıştır. Yetkililere hatırlatmak istedim."
'ELDEAVUÇTAKALMIYOR' "Yargı çalışanlarından biriyim. Zabıt katibi olarak görev yapıyorum. Ülkemizin neredeyse en ücra köşelerinden birinde görev yapıyorum. Büyük şehirlerde görev yapan arkadaşlarımın problemlerini anlatmaya kelimeler yetmez belki, inanın küçük yerlerde çalışanların durumu da pek farklı değil. Küçük adliyelerde baktığınız işin haddi hesabı yok. Savcılık kalemi, ceza mahkemeleri, hukuk mahkemeleri, noter, icra müdürlüğü, yazı işleri müdürlüğü ve aklıma daha gelmeyen ve üzerimize vazife olmayan bir sürü şey. Savcılık, ceza mahkemeleri diye kısa kısa geçtiğime bakmayın sakın. Mesela bir savcılık dediniz mi, savcılık Kalemi en az 15 servise ayrılıyor. İşiniz ne kadar az olursa olsun adliyeden öğlen yemeklerinde ve akşam çıkışlarında vaktinde kesinlikle çıkamazsınız, öğle mesaisi 12.00'da biter ama 12.20-12.30'dan önce çıkamazsınız, akşam mesaisi 17.00'da bitiyorsa 18.00-18.30'dan önce çıkamazsınız. Ertesi gün işleri nasıl yetiştireceğim, sabahleyin bir an önce gelip işlerimi bitireyim stresi ile iş yerinden ayrılırsınız. Aklınızda onlarca iş dolaşır, bu stres ne sizi evde aileniz ile birlikte otururken bırakır, ne de başka bir yerde. Hep aklınızda iş vardır. Hayattan kopuk bir şekilde ayın 15'i geldiğinde borçlarınızı dağıtmak için çalışırsınız. Gerçi her zaman içerdeyiz ama bakalım ne olacak sonumuz. Çekilen bu çileler de yetmezmiş gibi aldığımız üç kuruş maaş karnımızı doyurmaya bile yetmiyor. Evet karnımızı bile doyuramıyoruz. Ev kirası, yakıt parası, ekmek parası, elektrik faturası, şu faturası, bu faturası derken bir de bakıyorsunuz ki elde avuçta yok."
'HASTABİLEOLAMIYORUZ' "Evli ve çocuksuz biriyim. Aldığım maaş 800 YTL. Diğer kamu kurumlarında çalışan arkadaşlarım ile bir araya bile gelemiyorum, neden mi? Aldığım bu sadaka yüzünden benimle kafa buluyorlar da ondan. Yani anlayacağınız her yerde stres, her yerde maddimanevi baskı. Anlattıklarım devede kulak. Neresini anlatayım. Hastalanırım, hastaneye gidemem. ameliyat olmuştum. Doktor bana 15 günlük istirahat verecekti. "Aman doktor bey, eğer bana 15 gün verirseniz amirlerim bana numaradan istirahat aldığımı söylerler siz bana 7 gün yazın. Bu bana yeter" dedim. Bir hafta rapor aldım. Raporu adliyeye gönderdiğimde kaytaran adam olarak ilan edilmiştim. Raporum bitip adliyeye döndüğümde ise herkes beni "Sen çok yattın, neredeydin, bir daha rapor mapor almak yok" diye karşıladılar. İşte böyle bir ortamda çalışıyoruz. Daha ne anlatayım bilmiyorum ki."