Kimin eli kimin cebinde?
Teorik olarak sosyal güvenlik diye bildiğimiz, pratikte ise emeklilik dediğimiz temel hak, insanlar için her şeyden önemli. O kadar önemli ki, bugün modern toplumlarda, herhangi bir hükümet, emekli maaşlarını ödemekte en küçük bir zaafiyet gösterse, ertesi gün iktidardan iner. Onu sadece, emekliler indirmez, emekli olacağında bu hakkı kaybedeceğini hisseden çalışanlar da indirir. O yüzden de, bugünün Türkiye'sinde sosyal güvenlik açığı 26.4 milyar liraya yükselmiş ve bir kara delik halini almış olmasına rağmen, emekli maaşları tıkır tıkır ödenmektedir. Hiçbir hükümet, bunun aksini göze alamaz çünkü!..
***
Emeklilikte temel prensip şudur: Sen çalışırken, o günkü emeklilere bakarsın, sen emekli olduğunda da çalışanlar sana bakar! Ver gülüm, al gülüm denklemidir bu!
***
Bugün sistemleri oturtmuş demokratik toplumlarda, 4 çalışan 1 emekliye bakıyor. (bakınız Avrupa Birliği) O yüzden adamların emekli maaşları bizimkilerin dudağını uçuklatacak yütkseklikte. Bizde ise 2 çalışan 1 emekliye bakıyor.
***
Bizim memlekette hali hazırda, sosyal güvenlik kara deliğini yaratan tablo şöyle: Toplam ve yaklaşık olarak 26 milyon çalışan insanımız var. Bunların ancak 15 milyonu kayıtlı durumda. 9 milyonu işçi, 3.5 milyonu esnaf ve 2.5 milyonu memur.
***
Buna karşılık; ülkemizde 7.5 milyon emekli var. 4.3 milyonu işçi, 1.6 milyonu esnaf ve 1.5 milyonu da memur emeklisi.
***
Bu durumda en temel soru şu: Nasıl oluyor da ülkede hukuka ve devlete rağmen 11-12 milyon insan kayıtsız çalışabiliyor. Kuşkusuz bu sorunun cevabını vermesi gerekenler, bilmem kaçıncı hükümetler olarak Meclis'te iktidar almış, yemin etmiş, yönetmiş ve yönetmekte olanlardır. Fakat başka bir problem daha var: Bence bu problem genel toplumsal çürümeyi apaçık ortaya koymakta; şöyle ki:
***
Türkiye'nin belkemiksiz iş alemini bir yana bırakalım. Bizler halk olarak, çalışma dünyasının değişik kompartımanlarında yer tutuyoruz. Kimimiz kayıtlı fakat düşük ücretlerle çalışıyoruz. Kimimiz, düşük ücretlerle çalışanları umursamadan yüksek ücretlerle, (gün bu gündür) zihniyetiyle yaşıyoruz. Kimimiz, kayıtdışına kaçıyor veya mahkum ediliyoruz. Kimi işveren, tekmil vergi ve sigorta yüklerini omuzlayıp taşırken, kimi işveren nasıl oluyor da kayıtdışında kalabiliyor.
***
Ve nasıl oluyor da hayat felsefesi anlamında bu kadar farklı duruşlar sergileyen insanlar, sıra seçimlerde oy kullanmaya geldiğinde, bu derece homojen anlayışla ve yüzde 47 gibi bir ittifakla hükümet seçebiliyor? En alttakiler ile en üsttekiler arasında nasıl bir zihniyet örtüşmesidir bu?