Feleğin işine bak
Milli Mücadele'nin o karanlık günlerini anlatan türküyü hopçusu-popçusu dahil herkes bilir. Adeta; "Ankara'nın taşına bak, gözlerimin yaşına bak. Düşman bizi esir almış, şu feleğin işine bak" diye seslendiğimiz bir süreçteyiz.
***
Dün milyonlar ağladı şehitlerin ardından... Ülkemizin her köşesinde yumruklar sıkıldı, dişler kenetlendi, yürekler dağlandı. Kadınlara varıncaya kadar askerlik şubelerine koşup "Bizi de askere alın. Hainlerle dövüşmek istiyoruz" diye kuyruklar oluşturan büyük Türk Milleti, yeni bir destan yazmak için sabırsızlanıyor. Hop oturup hop kalkıyor herkes... Televizyonlardaki canlı yayınlara telefonla katılan Mehmetçikler "Bize ölüm emri verilsin. Girelim Irak'a... Gösterelim Türk'ün imanını ve gücünü" diyor. Analar-babalar, erkekler-kadınlar, gençleryaşlılar ağlıyor, Türkiye dalga dalga kenetlenerek kardeşliğini pekiştiriyor.
***
Böylesine bir ortamda milli hassasiyetlerin merkezini teşkil eden Ankara'da yapılan açıklama ve alınan kararlar ise herkesi şaşırtıyor. Bölücü teröre karşı tek yumruk olup "Vatan bölünmez" diye haykıran milyonlar Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan "itidal" çağrısına bir anlam veremiyor. Hele hükümetin, RTÜK kanalıyla getirdiği yayın yasağı hiç anlaşılmıyor. PKK terörünün yakıp yıktığı ocaklar kadar, aynı acıyı paylaşan milyonlar da bu susturmaya isyan ediyor. Öyle ya; hak ve özgürlükler adına her türlü iletişim teknolojisinden faydalanarak yüzde 47'lere kadar uzanmış bir iktidar, şehitlerine ağlayan, ülkesinin birlik ve bütünlüğüne sahip çıkan milyonların bilgilenmesinin önünü kapatıyor.
***
Ne yani; bu ülke dinimize, diyanetimize küfredenin mi sesi çıkacak? Değerlerimize hakaret edenler mi cakcak konuşacak? Mukaddeslerimizi çiğneyenler mi el üstünde tutulacak? Haaaa... Söylesinler bakalım, daha ayrıntılı açıklasınlar da, millet bilsin hangi hallerde yayın yapma şartlarını! İti-uğursuzu, arsızı-hırsızı, yalancısı-sahtekarı, fitnecisi-iftiracısı ile işbirlikçisi ve bölücüsü her türlü naneyi "Özgürlük" adına her zaman yiyebilecek ama, milletin şehitleri olduğunda kimse konuşamayacak ve ağlamayacak öyle mi? Yazıklar olsun bu sahte özgürlüklere! Ki; paparazzi programlarından, kimin eli kimin cebinde laklakçılarından bir nebze olsun kurtulup şehitlerimizin yüzü-suyu hürmetine vatan sevgisinin öne çıktığı şu iki günlük programlardan rahatsız oldular. Onun için yasakladılar ekranlarda terör tartışmalarını... Şehitlerin acılarına bile sansür koydular. Anlaşıldı ki; mesela düşmanın elinde tutulan Mehmetçiklerimizin akıbeti yerine, bilmem kaçıncı sınıf bir sokak sürtüğünün yüzünü gerdirmesini tartışmak küresel işbirlikçilerin tercihi olmuş. Atasözündeki gibi bıçak kendi kemiklerine dayandığında anlarlar Hanya'yı- Konya'yı!