Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker Bombaşimşeklerbeynindeniniphersiperin, Sürüyorgöğsününüstündeoaslanneferin Ölümindirmedegökler,ölüpüskürmedeyer Onemüthiştipidir,savrulurenkazıbeşer.
Vatan için şehit oldular. Türkiye için şehit oldular. Türk milleti için şehit oldular. Nur içinde yatsınlar. Başımız sağolsun. Bu VATAN İÇİN çok daha şehit veririz. Binler, onbinler, yüzbinler bekliyor. Çanakkale'de verdik, Kurtuluş Savaşı'nda verdik, Kıbrıs'ta verdik. Türkiye'de gözü olanlara, onların kuklalarına ölümü gösterinceye kadar veririz. Aşiret reislerine, bölücülere, kan koklayanlara, kuklalara, satılmışlara, hainlere savrulan insanlık enkazını gösteririz. Türkiye, yavaş yavaş harekete geçen ama durdurulması çok zor bir ülkedir. Elbette hemen harekete geçen bir ülke olacaktır.
Misak-ıMillisınırları Bağdat ve Paris büyükelçisi olarak görev yaptıktan sonra, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) müsteşarlığı görevinde de kritik bir dönemde görev yapan Sönmez Köksal'ın yaptığı açıklamalar çok dikkat çekici. Sönmez Köksal, Misak-ı Milli bağlamında, olayları değerlendiriyor: "Misak-ı Milli sınırları içine neden Musul alınmıştır. Atatürk ve arkadaşları öyle bir Türkiye yaratalım ki, bir Kürt antitezi bizim sınırlarımız dışında oluşmasın. Musul, 1926 yılında kaybedilmiştir. (Buradaki İngiliz oyunu, İngilizlerin sınır çizgisi, asla unutulmasın. B.E.) Oysa durum bugün farklı. Çünkü kurulmuş sistemin ana verisi 2003 yılında değişti. 2003'ten itibaren, bir Kürt antitezi var. belki şunu diyebilirsiniz. (Ben Misak-ı Milli hudutlarına dönüyorum.) hedefinizi öyle koyarsanız, adı belli olmaz, ama hedef bu olur. Bunu 30-40 yılda yaparsınız ama önemli olan soru şu: Türkiye kendisini nasıl bir Türkiye olarak görüyor." Eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal, kritik bir konuyu daha gündeme getiriyor. Türk istihbaratının başında uzun yıllar bulunan bir ismin bu sözleri, teröre karşı Türkiye'nin neler yapacağını açıkça gösteriyor. "Aklınızda bir senaryo, bir hayal olacak. Ona giderken her olasılığı göz önünde bulunduracaksınız. Bizim ise bu anda kafamızda hayal yok. Asıl sorun bu. Türkiye çok yaşamsal bir dönemece girdi. Bir an önce ortak akılla ve çağın gerçekleriyle örtüşen bir senaryo üretilmesi gerekir. Türkiye ABD'ye söylerse PKK haberdar olur mu, diye düşünenler var. PKK, ABD'ye söylemeden de bazı şeyleri duyar. Haberleşme zaafiyetinden ya da ağızdan kaçırılan bir sözle. Bir-iki operasyonda örgütün daha önceden haber aldığı vaki olmuştur. Maalesef terör örgütünün Türkiye içinde bir istihbarat yapılanması var. Havaalanlarını falan gözetliyorlar. Uçaklar kalktığı anda daha hedefine varmadan haberleşiyorlar. Ne yazık ki, Öcalan paketinin tesliminden sonra, lider kadroya, para kaynaklarına, üslerine karşı hiçbir adım atılmaması, Türkiye'nin en büyük hatası oldu."
Yazıklarolsun. Barzani ortada, Talabani ortada. Ekonomik ilişkileri ortada. PKK'yı besleyenler kim, herkes biliyor. Milli İstihbarat Teşkilatı eski Müsteşarı Sönmez Köksal söylüyor. Bunlara, kadrolara, para kaynaklarına karşı Türkiye'nin harekete geçmesinin zamanı gelmedi mi? Türk askerine kurşun atanlardan öte, kurşun attıranlara sıra ne zaman gelecek?