'O sakallı yazarımız kötü bir psikolog' "Hepsi Saf Stajyer Hicri'den nasibini aldı ama söyledikleri burada söylenmez. Kıyamet kopar...
- Hadibaşlabakalım. - Sayfa sırasına göre gidersem o sakallı abi var. - !!!!! - Hani resminde gülüyor, böyle üst dişlerinin tamamı görünüyor. Mavi yakalı gömleği var, kravatı muska böreği şeklinde kesik, şair ruhlu. - Haa,HakkıYalçın'ısöylüyorsun.Neşairruhlusu?Adamprofesyonelşairlerinhasıbe. - Abi şiirleri iyi de psikologluğu zayıf. - !!!!!
KURABİYETARİFİ... - Orada alt tarafa mutluluk takvimi yazıyor, akıl veriyor; "Şunu şunu yap mutlu ol" diye... - Fenamı? - Fena tabii. Başımıza iş alıyoruz. Dün yazmış mesela. "Kalp şeklinde kurabiye yap-Kitap içinde çiçek kurut-Bit pazarına git" demiş. - Negüzelişte. - Ben başımı derde soktum kurabiye yapayım diye. - Nealaka? - Abi, hellim peynirli un kurabiyesi yapmaya kalktım okuyunca Hakkı Bey'i. - Eee? - 6 adet yumurtayı, unu, sütü, sıvı yağı ve tuzu karıştırdım. - !!!!!!
'KIVAMTUTMADI' - Yumuşak hamur olacaktı güya. - Olmadımı? - Abi sütü az geldi, çömlekçi hamuru gibi sert oldu önce. Süt kattım lapalaştı. Bu defa biraz daha un koydum, yine tutturamadım. Derken hamur tenceresi doldu taştı. Un bitti, süt azaldı... Kıvam tutmadı. - Bakhele. - "Yine de biraz işe yarar" diye ceviz büyüklüğünde parçalar koparttım, cetveli aldım geldim. - Cetvelimi? - Kardeşimin cetveli. Geometri çalışıyormuş, anneme şikayet etti. Annem geldi, yerler, tezgahlar, masa üstü her yer un. - Cetvelegel,oneiş? - Abi "1 cm kalınlığında parça haline gelsin" diyor tarifte. Ölçmek için yani. - Ölçtünmü? - Yok abi. Annem önce bağırdı, sonra cetveli aldı, kardeşime geri götürdü ve feryat koptu. - ?????
'KURUMADIKİ' - Hamur bulaşmış cetvele. O da fark etmeden 8 saat uğraştığı ev ödevinin üzerine koymuş, yıvıştırmış. Ödev berbat olunca bastı feryadı. - Tamam,afakanbastıbeni.Kitaparasıçiçekkurutsaydın. - O tamamen Hakkı Yalçın palavrası. - !!!!! - Kurumuyor ki? - Nasılkurumuyor? - Vazodan çiçekleri aldım, ansiklopedilerin içine doldurdum. Üstüne oturdum, presledim. Kalktım baktım aynı. - Neaynı? - Kurumamış. - Oğlumütümübu?Anındakururmu?Birkaçgüngeçecek. - Abi, 3 gün sonra kuruyacak çiçeğin mutluluğunu bugünden nasıl yaşarım ben?
'SAHAFDANE?' - Bitpazarınıdeneseydin. - Gittim de, orasını anlatamam. - Anlatkimseyesöylemeyeceğim. - Abi ısrar etme kalbin kırılır. - !!!!! - Hayatta anlatmam. - Söyle!Bubiremirdir! - Abi orada kaldırım üstü kitapçılarda senin yazdığın 4-5 kitabı gördüm. - Neolmuşki,sahaftıro. - Ben futboldan, futbolcudan anlamam. Belki sağ haftı, belki sol haf, belki forvet. - "Sahaf"dedimoğlum.Eski,kıymetlikitaplarısatanadamyani. - Ne kıymeti var abi? - Neyinnekıymetivar? - 5 kitabını bir arada veriyorlardı abi. - Kaçaveriyorlardı? - Para istemiyorlardı. Plastik leğen, kova alana hediye diye. - (Yutkunarak) Yapmabe...Neyse,olsunodabirşey.Yeterkiokusunmillet.
BİRÇIRPIDA... - Abi nasıl okusun? Millet parasını verip alacağını alıyor, kitapları kenara koyuyordu. - Hiyy!.. - (Fısıltıyla) Üzüldün mü abi? - (Mağrurca) Biraz... - Üzülme abi, ben hepsini aldım. Hatta dün gece bir çırpıda 2 tanesini okudum. - (Sevinerek)Öylemi,hangilerini? - O, hani eski gazete yazılarını derlemişsin ya, onları okudum. - Nasıldı? - Çok etkileyiciydi abi. Çok çok etkilendim. - (Gururla) İyibaribak. - Zaten onları okuyunca karar verdim en çok. - Neyekararverdin? - Yazar olmam gerektiğine abi. Senin o köşe diye yazdıklarından sonra, dedim ya, 6 ayda millet benim yazılarımı konuşur.