Güzeldi Bayramlar Bayram Güzel'im
Bir bayram günü doğduğunda, dedesi Bayram koydu adını. Köy imamı kulağına dualarla beraber 3 kez adını fısıldadı bebeğin. Zeytin karası gözleri kocaman, saçları uzun siyah ibrişim gibi doğmuş, topaç gibi bir bebeydi Bayram Güzel. Tez serpildi, boy attı, akranlarına göre daha cebbar, daha kavi, daha civan büyüdü. İlkokul son sınıfındayken bile liseli ağabeylerini tuş ediyordu karakucak güreşlerde. Aklı daha da iyi pehlivan olmakta, yağlı güreşin padişahı olacağı Kırkpınar'a varmaktaydı.
KOÇ YİĞİT Bir sevdası daha vardı güreş tutmanın yanında. Hısım düğününde rastlaşıp uzaktan uzağa gönül düşürdüğü Hacer Kız'dı o. Elçilere, söz getirip götüren küçüklere göre, 'kızın da kendisine sevdalı olduğunu' biliyordu. Anası bu yavukluyu gidip bizzat görmüş beğenmiş, layık bulmuştu koç yiğidine. Tarlada, bağda, bahçede babasına yardımcı, ele güne, fakire, düşmüşe hep arka çıkıcı bu yiğit oğlan askere gitsin gelsin, düğünü hem de nasıl kuracaktı bak gör.
BOZLAKLAR EŞLİĞİNDE O günler geldi ulaştı sonunda. Tertipleriyle birlikte, bundan şu kadar vakit önce merkez köyü meydanında çifte davullar gümbürdeyip, sazlar, hoyratlar, bozlaklar eşliğinde yollamışlardı onu Peygamber Ocağı'na. Hem o, daha askerlik şubesinin kapısından girdiğinde heybetiyle tesir etmişti subaylara. "Seni komando yazalım evlat. Aslan parçasısın çünkü" demişti gururlandırmıştı bir albay onu.
CESARETİ BÜYÜK Yazdılar komando olarak, yazdılar yolladılar Bayram'ı. Gittiği yerde de öyle bir zorlu sınavları becerdi, öyle zorlukları yendi ki kısa sürede çavuş komando olmuştu. Bolu'da, diğer komandoların arasında bile cesareti, kuvveti, yılmak bilmeyişiyle parmakla gösterilen bir asker olmuştu çoktan.
EKSİKSİZ Sonra gün geldi, devran döndü. Arkadaşlarıyla birlikte Güneydoğu'ya göreve gitti Bayramgil. Aylar sürecek takiplerin, pusuların, sıcak temasların içine daldı. Her seferinde, her görevinde emirleri eksiksiz yerine getirdi, kendinden beklenenleri harfiyen başlayıp bitirdi.
DİZİ DİBİNDE Ve daha geçenlerde kimbilir kaçıncı ama ne yazık ki sonuncu mektubunu yazdı sılaya Bayram. Anacığına seslendi, dedi ki: "Anam. Artık bitiyor hasretlik. Vatan görevini şerefimle, namusumla, hayırla bitirmeme az kaldı. Bayram'ın, bayramdan 3-5 gün sonra köyünde, dizinin dibinde olacak. Ellerini öpecek, koynuna sokulacak. Ama yüzgöz olmayalım diye babama abimlere açamadığım o mevzuyu hallet artık. Hacer'in anasıyla git konuş. 'İki bayram arası olmaz' filan demesinler, kıyılsın şu nikahımız ben döner dönmez."
KOCAMAN SESLE Mektubu eve vardığında güneş vurmuş gibi oldu ananın yüreğine. Okuttu, ağladı defalarca. Sonra da sanki evladı az ötede kilerde, bahçedeymiş gibi kocaman bir sesle bağırdı; "Almaz mıyım Hacer Kız'ı oğluma ben. Bayram'ımın bayramına bayram katmaz mıyım hiç?" dedi.
ÇATAL YÜREK Ama olmadı be!.. Felek koymadı, kader uymadı. Yiğit Bayram, Şırnak'ın Gabar Dağları'nda, Küpeli kuytularında canına kurşun yedi. Yanında, yöresinde kendisi gibi çatal yürek civanların 12 paresiyle birlikte vuruldu, düştü, şahadet şerbeti içti.
'YAKMA KULUNU' Acı haberdi, tez duyuldu. Denizli'de, o yoksul köyde Ayşe Ana feryatlandı, haykırdı: "Bayram. Bayram'ım. Yaktın beni. Allah'ım ben yandım, diğer kullarını da yakma" diye ağladı. "Oğlunuz şehit oldu" haberi, Bayram'sız geçecek bayramın kahredici bayram armağanıydı.
|