'Ya sev ya terk et'
Bugünlerin flaş konusu bu başlıktaki cümle. Gitmeli mi kalmalı mı? "Git" diyen neye dayanarak kovuyor, sevip de kalan ne yapıyor da, diğerinden ayrılıyor. Bu faşizan cümle, ilk algıda, çok dolu ve sempatik bi'cümle. Beni her halimle, her türlü ağrazımla kabul et, beni sar sarmala... Bi'aşk ilişkisi için söylendiğinde tamam, güzel. Çünkü, ilişkilere beklenti yüklemek, en büyük yanlış. Olduğu gibi kabul etmek lazım karşındaki partnerini. Fakat bu cümle, ülke için kullanılıyorsa o zaman işler biraz daha karışık. Birisi çıkıyor, "Benbuülkeyikafamagöredüzenledim.Gıcıkolduğumunsurlarıtörpüledim.Karşıfikirdeolankişilerisindirdim.Olanlarıbuşekildeçözdüm,olacaklaradaaynıyöntemlerleçözümgetireceğim" der ve buna itirazı olana kapıyı gösterirse, orada "Yavaş" demek lazım. Siyaset ilişkileri, aşk ilişkilerine benzemez. Bazen hoşuna gitmeyen mecburiyetlerin içinde olmak gerekir (Gelişmiş ülkeler buna "sistem" der). Bu konuda seveni terk edeni ele aldığımızda çok garip gözlem sonuçları çıkabilir ortaya. Bu ülkeyi çok sevdiğini söyleyip, iki eli kanda olsa "KurtlarVadisi"ni seyredip, kısık gözlerle etrafa bakarak, "Bizbuülkeiçinvarya...." diye başlayan cümlelerle konuşmasına başlayıp, askerlikten kaçmak için kırk dereden su getirmeye ve fetbazlıklara müracaat eden çok insan var. Bu cümlenin yazdığı çıkartmaları evine, arabasına yapıştırıp, vergi kaçıran, tehditlerle ihaleler alan, devleti dolandıran, evrak yolsuzluluğu yapan, vs. vs... Çoğu kanun dışı olan bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Peki şimdi bu tip arkadaşların sevmemesi mümkün mü? Bu kadar rahat at oynatıp, sonra da karizmatik cümlelerle toplum arenasında, afili bir loca bulmak çok kolaysa sevmemek mümkün mü? Sevmeyen ve terk etmesi istenen, "istenmeyenvatandaşlar" olarak nitelendirilen kimselerin durumunu da incelemek lazım. Hani, konuşan, eleştiren, kabuğunu kıran bi'Türkiye isteniyordu. Bunu yapınca da başımıza gelecek olan şey bu mu olmalı? Aslında ülkeyi terk etmesi istenen kişilerin çoğu, seviyor zannedilen bi'çok vatandaştan daha çok kafa yoruyor, Atatürk ilkelerinin de işaret ettiği milliyetçilik, devletçilik kavramlarına. Yanlış ve çağın gerisinde olan hususları, kendine ve ülkesine yakıştırmadığı için, araştırıyor, soruşturuyor, mücadele ediyor. Mesela bir kadın, "Neden bizim Meclisimiz, Ruanda gibi daha geride olan bir ülke kadar bayan üye barındıramıyor?" diye. Bu çok önemli ağrazı giderme yönündeki cümle kuruldu diye, neden ülkeyi terk etmek gerekiyor? Cumhurbaşkanı ile ilgili kaygıları olan birinin ülkeden kovulmak yerine, ikna edilmesi gerekmez mi? Ona kaygılarının yanlış olduğu, yeni gelişmelerin, geri değil bilakis ülkeyi muasır medeniyetlerin seviyesine taşıyacak bir konu olduğu anlatılması icap eder. Ülkenin yarısından alınan oy ile, öteki yarısını yok sayma çabası yerine, her eleştiriyi agresif bir tavırla karşılamak yerine, öteki yarının da kazanılmaya çalışılması, bünyeye dahil edilmesi çok yerinde bir davranış olur. Vatan için ölmek bir dakika, ama hayatta kalıp bir ömür boyu mücadele vermek gerekmiyor mu?