Yer gösterici
Karanlık bir zaman dilimindeydim. Şeytan sofralarında acıkanlar geleceğimizi yiyordu. İçim içimi yiyordu benim. Hayalleri "Batı" saysam, gerçekler "Doğu"ydu. Sözde özlemler Avrupa'ydı da, özde yatırımlar Ortadoğu'ydu.
***
Tatlı yalanların pususundan kurtulmak için, sapacak sokak arıyordum. Bir sinemanın önüne geldim. Filmin adı ilgimi çekti. "Avrupa'nın üstüne şıp dedi damladı!" Herkes filme koşuşuyordu, kuyruğa girdim. Ölüler vardı kuyrukta, yaşadığını sananlar ve din baronları. Ben kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdeydim, sıramı bekledim. Oysa filmin başlamasına imkan yoktu.
***
Neyse, bilet sırası geldi, paramı uzattım, "O para geçmiyor" dedi gişedeki memur. Üzerimize basanlar, yeni parayı da basmıştı ama bende yoktu. Bereket, çocukluğumdan kalan bozuk paralar vardı cebimde, biletimi aldım içeri girdim. Her yer karanlıktı, kimsesizlik kokuyordu ortalık. Kendisini ölümsüz sanan tanrıların çığlıkları duyuluyordu. Kemalizm'i demokrasi düşmanlığı olarak niteleyen...
***
Bir yer gösterici vardı, kişiye özel muamele yapıyordu. Gözlerimdeki ışığı beğenmedi, "Bekle" dedi bana. Herkes fenalığını başkasına satıyordu, ben daha fena oluyordum. Cebimdeki el fenerini çıkarttım, duvarlarda gezdirdim ışığı. "Haritasız bir Türkiye" vardı duvarda, Atatürk tabloları indirilmişti. Namuslu insanlar azınlıkta kalmıştı, namussuz çığlıkların salonunda.
***
Hiç bu kadar sahipsiz kalmamıştık, kendi ülkemizde. Siyahlar hiç bu kadar alkışlanmamıştı mavi diye. Ve tarihinde hiç bu kadar yaralanmamıştı adalet.
***
Hâlâ bir sinemada, filmin başlamasını bekliyoruz. Oysa filmin sonuna gelindi. Uçak yere çakıldıktan sonra kara kutuları dinlemenin bir anlamı yok. Bugünlere sebepsiz gelinmedi. (Tam zamanında yeniden)