Sürgün ülkesi TarıkAkan'ı, salon filmlerindeki oyuncu olarak severken, bir gün onun YılmazGüney filmlerinde dava adamı olacağını düşünmemiştim. Kadınlardan başını kaldıramayacağını düşündüğüm için belki. Oysa kitaplardan başını kaldırmadı TarıkAkan... Kendini aşmanın, toplum için yaşamanın en iyi örneklerinden biri oldu. Sanatçı oldu iliklerine kadar...
***
Hala kendi düşüncelerinin iktidarında, sisteme muhalefet ediyor.. Ve eminim ki, oy verdiği partiler hiçbir zaman iktidar olmamıştır. Çünkü düzen adamı değil. "Anne Kafamda Bit Var" kitabını iki kez okudum. 12 Eylül sonrasında Barış Davası'nı da gazetelerden takip ettim. Şimdi bir eğitim adamı olarak, aydın çocuklar yetiştiriyor ülkesi adına. Zamanın karanlık tünelinde bile aydınlık duran adam, şimdi de dimdik.
***
Dava arkadaşı ve Barış Davası sanıklarından Ertuğrul Günay için görüşleri istenmiş de, "Onunla 4 yıl aynı mahkemelerde süründük. Yargılanan insanların hiçbiri dönmedi" diyor. "Biri hariç. Ertuğrul Günay!" Ertuğrul Günay yeni Kültür Bakanı... Şimdi dönen dünyanın üzerinde, sanatçıların haklarını savunacak. Fikir ve sanat işçilerinin "iki gözlü korsanlarla" savaşında, emeğin ve işçiliğin saflarında duracak. Sanatın, kültürün damarlarına kan pompalayacak. Bu korsan cennetinde, hiçbir şeyin değişeceğine inanmıyorum. Hele davadan dönenlerle!
***
Sözler anayurdudur gerçek sanatçıların. Onlar kendi memleketlerinde bile sürgünde yaşar. "Anayasa değişikliklerini okudukça acım daha derinleşiyor" diyen Tarık Akan'a karşılık, onun dava arkadaşı bizleri nasıl mutlu etsin! Bu sürgün ülkesinde...