Hayırsız evlatlar
Sabahları bir selam töreniydi sanki, güne "Günaydın"la başlanırdı. Cepler değil, yürekler zengindi. "Çocuklar sevilmezse çabuk yaşlanılır" derdi büyükler, saçlarımızı okşarken gözleri yaşlanırdı.
***
Büyük yalanları vardı küçük dünyamızın. Ay'a dokunmak, dünyayı parmağımızda oynatmak gibi. Bizler annelerimizden çaldığımız duaları, kendimizden küçüklere okurduk. Allah'a ve aydınlığa sokulurduk, okuduğumuz her kitapta. Cehalet bizi ürkütürdü. Örümcek bağlamış evler gibi.
***
Ellerimiz su beyazı. Erkek doğan erkek ölürdü, mahallenin kanunu. Yırtık mintanla militanlık yapardık. Hepimizde gözü kara bir özgürlük tutkusu. Bizim özgürlüğümüz, başkasının hakkına tecavüz değildi, böyle bilmiştik. Güneş arkadan vururdu akşam saatlerinde, insanın insanı arkadan vurması ne mümkün! Kalleşlikten dışarıydı yolumuz. Kardeşlikten içeri.
***
Gerçeklerin farkında olmamak kadar büyük bir yanılgı yoktur. Şimdi, parayla satın alınacaklar listesine adını yazdırmak için yarışan insanlar memleketiyiz. Bal tutan parmağını yalıyor. Fazla mesai yapıyor şeytanlık!
***
Dünyanın en anaç ülkesini kuruttuk. Dürüstlük ve namus suya yazılan kitap oldu, oku okuyabilirsen. Şimdi kuraklığın tam ortasında, hâlâ vur patlasın çal oynasın yaşıyoruz, felekten gün çalarak! Kökleşmiş geleneklerin yıkıldığı bir ülkede, toprağın bizlere analık etmesini bekliyoruz üstelik. Hayırsızevlatlarolarak!