Son telgraf!
Aşkın, artık aşk olmadığı bir ülkede. Üretip bölüşmenin masal olduğu bir memlekette. Hayatın neferi olmak yerine, sorumsuzluğun patronu olmayı seçenlerin bol olduğu topraklarda... Gün gelecek gözyaşlarını içecek insanlar. Su yerine.
***
Türkiye'nin çöl olma ihtimali, güneşin doğması kadar gerçektir de, sorumsuzluk deryasında yüzen yüzene... Uzmanlar, Türkiye'deki kuraklığın sebebini "insan kaynaklı" olarak belirlemiş bile. Ama bugünün yalanlarına inananlar, yarınların gerçeklerine aldırış etmiyor. Herkes kendi çocuğunun intiharını dokuyor, sorumsuzluk tezgahlarında. Bülent Ersoy haberlerine gösterdikleri özeni, ülkenin çöl olması gerçeğine göstermeyenlere, dünya gerçek yüzünü gösterecek bir gün! "İmdat yelleri" estirirken herkesin başında.
***
Bu ülke doğmamış çocuklarındır. Ülkenin bütün çocuklarından özür dilemeniz gerekirken, bakıyorum da sular seller gibi yaşıyorsunuz hayatınızı. Suları çekiliyor kıyıların, kuruyan göller umurunuzda değil. Ağaçlarınız kesilirken sesinizi çıkartmadığınız için, aslında çocuklarınızın bağrına indi bütün baltalar. O yüzden yarınlar dün olup gittiğinde, bugünkü sorumsuzluğun gazabını çekeceksiniz. Asit şenliklerinde, çilenin Allah'ını çekerken çocuklarınız.
***
Son balık karaya vurduğunda, buruşuk bir kağıt olacak denizler. Son yaprak düştüğünde ve son su damlası buhar olup uçtuğunda... Sizi ölüm bile temizleyemeyecek!
***
Kuşlar bile sizden daha telaşlı. Biliyorum magazin ve spor haberlerinden başınız kalabalık ama. Susuzluk ve kuraklık, tabiatın sizlere gönderdiği "son telgraf!".
***
Olur ya, "Atın ölümü arpadan olsun" falan diyorsunuzdur. O gün geldiğinde... Ne at bulacaksınız, ne arpa!