Siz bu işten ne anladınız?
Hükümet, Çankaya'ya AKP'li bir aday göndermekten başka bir yol izlemediği ve uzlaşmayı reddettiği için Türkiye Cumhurbaşkanı'nı seçemedi. Abdullah Gül'ün adaylığı Meclis'te adeta bir bayram havasında açıklanmıştı ama Anayasa Mahkemesi'nin 367 kararı bu yolu tıkadı. Türkiye bir çıkmaza girdi. 22 Temmuz seçimlerinin bu tıkanmayı bertaraf edeceği sanılıyor. Ama edeceği şüpheli. Nedenini anlatayım.
***
Bu seçimlerden bir tek parti iktidarının çıkması zor görünüyor. Diyelim ki, 276 sandalye ile bir tek parti hükümeti kuruldu. Peki Cumhurbaşkanı nasıl seçilecek? Yeni Meclis'te cumhurbaşkanlığı seçimi için Anayasa Mahkemesi kararına göre 367 toplantı yeter sayısı aranacağı için, yeniden daha önceki duruma gelinecek. 367 toplantı yeter sayısı için partiler arasında uzlaşma sağlanması gerekiyor. Başbakan Erdoğan, seçim meydanlarında bu kez uzlaşmacı bir yol izleyeceğini söylüyor. Diyor ki; Elimde isim listesi ile halka gideceğim ve milletle uzlaşacağım. Bu ne demek? Farz edelim, yine kendisi AKP'li veya AKP'ye yakın üç isim belirleyecek, sonra halka soracak? Sevgili milletim, bu isimlerden hangisini istersiniz?
***
Böyle uzlaşma olmaz. Cumhurbaşkanı'nı Meclis seçecekse... Meclis'teki partilerin uzlaşması şart. AKP, belirlediği isimleri halka kabul ettirmiş olsa bile, aynı isim üzerinde öteki partilerin yani Meclis'in uzlaşmış, anlaşmış olması gerekiyor. Yani, Başbakan Erdoğan'ın, Seçimler öncesinde uzlaşma arayacağız, şeklinde değiştirdiği söylemi, aslında bir değişiklik anlatmıyor. Çizgi aynı çizgi. Çankaya'da mutlaka AKP'li bir isim oturacak.
***
Başbakan, 11 Cumhurbaşkanı'nı Meclis'in seçeceğini, 12. Cumhurbaşkanı'nı halkın seçeceğini söylüyor. Yani 21 Eylül'de yapılacak referandumu çantada keklik görüyor. Daha önce de yazmıştım, bence referandum çantada keklik değil. Niye? Cumhurbaşkanı'nı millet seçecek, diyerek yürütülen popülist kampanya, bir dereceye kadar etkili olabilir. Önüne konulan sandıkta, millet de, Cumhurbaşkanı'nı ben seçeceğim, kararını verebilir. Çünkü kulağa hoş geliyor, iç gıcıklıyor, seçmeni yüceltiyor. Bu yüzden sandıktan, AKP'nin istediği sonuç çıkabilir. Yani Cumhurbaşkanı'nı halk seçsin, şeklindeki Anayasa değişikliği paketine onay gelebilir. Bu yeter mi? Yetmez.
***
Daha sonra, bir sandık daha konulacak ve belirlenmiş iki veya daha fazla cumhurbaşkanlığı adaylarının seçimine gidecek. İki kuvvetli adayın belirlendiğini farz edelim. Birini AKP önermiş olsun, diğerini de öteki partiler önermiş olsunlar. Seçmen ne karar verecek? Önerilen adayların kişiliklerine, siyasi geçmişlerine, devlet hizmetlerine bakacak. Bir de neye göre davranacak? Bu yeni süreci AKP başlattığı için, seçmen, AKP ile arasındaki mesafeye göre tercihte bulunacak. Yani? AKP'nin 2002 seçimlerinde aldığı oy, yüzde 34! Seçmenin yüzde 66'sı AKP'nin karşısında. Hatta, 2002'de 10 milyona yakın seçmenin sandığa gitmediğini hesaba katarsanız, Türk seçmeninin dörtte üçü AKP'ye oy vermemiştir. Aynı seçmen, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de, pekala sandığa gidip, AKP'nin adayına değil, karşısındaki adaya oy verebilir. Bu yüzden diyorum, Çankaya için halkın oyuna başvurulması çantada keklik olarak görülemez.