Çevresiz siyaset
İnsanları belki de ikiye ayırmak mümkün. Siyasetiçin doğanlarla, yaşamakiçin doğanlar diye. Siyasetçiler yaşamıyor mu, diyecek olursanız, elbette yaşıyorlar ama nasıl yaşadıklarını anlamak bazen çok zor oluyor. Siyaset belki de eşyanın tabiatı gereği, kuru, renksiz, oksijensiz bir atmosferde yürütülüyor. Böyle olması şart mı, bilmiyorum belki de şart.
***
Partilerimizin seçimbildirgelerine baktınız mı, okudunuz mu? Farzedelim okudunuz. Anadolu'da bırakın seçim bildirgesi okumayı, bizkocalarımızınpartisineoyvereceğiz diyen milyonlarca kadın seçmen var. Canları sağolsun. Partilerimizin seçim bildirgelerinde davul tozu, minare gölgesi, kimyon, maydanozdan tutun, eşitlik, hürriyet, özgürlük, insan hakları vesaireye kadar ne ararsanız var. Ama ne yok biliyor musunuz? Çevre diye bir şey yok. Kyotoprotokolünden söz eden bir tek bildirge yok. Şu sıralarda bilhassa Konya'yı kasıp kavuran kuraklıktan dem vuran yok. Meteorolojinin kelimesi bile geçmiyor hiçbir bildirgede. Oysa meteoroloji hayatımızın temelini oluşturuyor.
***
Yeraltı ve yerüstü su kaynaklarımızın yönetilmesi, Türkiye'ye her yıl ortalama düşen 550milyonton yağmur suyunun 350milyontonu denizlere akıp giderken, bu muazzam kaynağı nasıl rezerv edilip, yönetileceğini hiç bir parti bize bildirmiyor. Türkiye'de partilerin seçim bildirgelerinin, bizzat o partiler tarafından bile dikkate alınmadığını biliyoruz ama. Bu bildirgelerin geleceğimizi gösterdiğini farzedersek bizi bekleyen tablo şu olacaktır: Türkiyeçokzenginvemüreffeholacak.Demokrasizirveyapacak,ekonomitavanyapacak,ceplerimizparadolacak.Barışiçindehuzurlubiryaşamsüreceğiz. Ama çevre felaketleri gelirse ne yapacağız belli değil. Alın size şahane bir gelecek.