Bu reform çözdü mü?
Sağlık sektöründe bir reform devreye sokuldu. Seçimlerden önce, alelacele. Hükümet tarafından çokbüyükbirreform olarak sunuldu kamuoyuna. Benimse şaşırdığım hatta kavramakta güçlük çektiğim husus şu oldu: Bu büyük reformu, sağlık sektöründe anahtar rol oynayan baş aktör, yani hekimcamiası, reform olarak kabul etmiyor. Şimdiye kadar kaç hekimle konuştuysam, TürkTabiplerBirliği'nden hangi yetkiliyi dinlediysem, aynı değerlendirmeyi gördüm. "Bu reform(!), mevcut keşmekeşi çözmek şöyle dursun, daha büyük keşmekeşe ve israfa yol açacaktır."
***
İlk bakışta çok parlak ve halk için faydalı görünen yeni uygulama, hastanın istediği sağlık kuruluşuna sevksiz başvurmasını sağlıyor. Hemen yanıbaşındaki sağlık ocaklarını ücretsiz hale getirerek, reformu cilalıyor. Güzel gibi görünüyor. Ama sorunu çözücü değil.
***
Teşhis ve tedavi hizmetleri ucu açık, sonsuza kadar gidebilecek yüksek masraflı hizmetlerdir. Eğer köklü ve ciddi bir reform düşünülmüş olsaydı, ilk önce yapılması gereken şey şu olmalıydı: Hasta, hangi zincirleme yolu izleyerek teşhis ve tedavi hizmeti alacaktır? Siz hastaya, İstediğin yere git, hizmeti al, parasını ben ödeyeceğim, derseniz, nereye gider? En yakınındaki veya biraz uzakta da olsa, tam teşekküllü özel hastaneye gitmez mi? Veya en yakınındaki üniversite hastanesine gidip, ord. prof. hekimlerden hizmet almayı tercih etmez mi? Eder. İki Aspirin ile iyileşecek bir hastanın, hiçbir ön zincirlemeden geçmeyip buralara başvurması, hem zaman hem de servet kaybına yol açmayacak mı? Açacak. Öte taraftan, 1. basamak tedavi noktalarından yönlendirilmeyen hastalar, spesifik uzmanlık gerektiren sağlık kurumlarına yığıldığında, bu kurumlara asıl ihtiyaç duyacak hastalara nasıl zaman ayrılacak? Şöyle düşünün... Midesi bulanan her hasta beyin cerrahı Prof. Dr. Cengiz Kuday'a giderse... Böbreğinde her sancı hisseden Prof. Dr. Mehmet Haberal'a giderse... Bu değerli cerrahlar ameliyatları ne zaman yapacaklar? Hasta sevkıyatında, aşağıdan yukarıya doğru bir süzgeç olması gerekiyor. Hem zamanı, hem olanakları, hem de finansal kaynakları doğru kullanmak için.
***
Ne demiştik? Karnı ağrıyan hasta, tam teşekküllü özel hastaneye giderse ne olur, demiştik. Değerli hekimlerimizi tenzih ederek söylemek isterim ki; bu kuruluşlarda bir gece önce kuru fasulyeyi çok kaçırdığı için karnı ağrıyan hastaya, bilmem kaç MR çekilmesi, anjiyo yapılması ve hatta hazır gelmişken, kalbine birkaç stent takılması pekala mümkündür. Ne olmuş olur? Olan hastaya olmuş olur, ayrıca da Hazine'den özel hastane sahiplerinin ceplerine dünya kadar para ödenmiş olur.
***
Türkiye gerçeğinden yola çıktığımızda şunu hepimiz biliyoruz. Özellikle özel hastane kuruluşları, hastayı müşteri olarak görmektedir. Hastaneler de özel işletmeler (ticarethaneler) olarak algılanır. Kâr amaçlı çalışılır. Bu suretle hastalık ticarete konu olur. Tüccar hastaneci ve tüccar doktor kavramı da buradan doğar. Halbuki sağlık hakkı, yurttaşın temel anayasal hakkıdır. Hasta, müşteri değil, tedavi bekleyen ve mutlaka doğru tedavi edilmesi gereken insandır.
***
Sağlık uygulamasında bakanlığın getirdiği eklektik yenilikler, mevcut yapıyı revize edip işlevli ve daha yararlı hale getirmekten uzak olduğu gibi, mevcut olanakların yararlı kullanımı açısından da çeşitli sakatlıklar içermektedir. Bakanlığın yayımladığı çeşitli tamim ve yönetmeliklere bakılırsa, devlet kendi ayağına kurşun sıkmaktadır. Şöyle ki: Kamuya bağlı herhangi bir hastanede, her türlü teşhis ve tanı cihazı vardır. Bir kemik sintigrafisi o hastanede farz edelim 50 liraya çekilebiliyorsa, devlet hastaneden sintigrafinin 17 liraya çekilmesini istemekte, kendi kuruluşunu finansal açıdan yaşayamaz duruma sokmaktadır. Öte taraftan da hastaya, İstersen özel hastaneye gidebilirsin, diyebilmektedir. Bu kadar da değil, özel muayenehanelere de aynı direktifi vermekte, Türk Tabipler Birliği'nin bilimsel olarak saptadığı tarifeleri, daha ucuzlatarak, küçük muayenehaneleri özel hastaneler karşısında elsiz ayaksız bırakmaktadır.
***
Son olarak reform diye sunulan uygulamada hekimler başta olmak üzere sağlık personelinin memnuniyeti, moral ve motavisyonu gibi temel konular hiç dikkate alınmamakta, devlet hastanelerindeki personel esir gibi algılanmaktadır. Bu moralsizliğin ve sahipsizliğin hastanın memnuniyetine ister istemez yansıyacağı gözardı edilmektedir.
***
Bize göre, doğrusu şudur: Hasta, 1. basamak hizmet noktası olarak sağlık ocaklarına yönlendirilir. Orada süzülür, gerekiyorsaönce devlet hastanelerine, oradan da süzülerek uzman üniversite hastanelerine sevk edilir. Bu sevkleri, önceden belirlenmiş bilimsel ve tıbbi kurallar dairesinde kıdemle akademik sıralamalarına göre doğru noktalara yerleştirilmiş hekimler yapar.