Cilalı ihanet devri
Futbol meraklısı bir çocuk sordu, "Hakkı Abi" dedi, "Sizin gençliğinizde transfer sezonunda gazeteler ne yapardı?" "Gerçek transfer haberleri verirdi" dedim. "Yalanın zerresi olmazdı!" Çocuk güldü, çocukla birlikte eski doğrular da güldü. Son yıllarda yalan transfer haberleri saygı duyulması zorunlu gazetelerin bile çıkış yolu olduysa, toplumun bozulmasının sebebi ortada. Sporda, siyasette ve futboldaki içler acısı toplum hali, gazetelerin ve televizyonların eseridir. Ama bir gerçek var. Onların yalanlarının karşılığı toplumda mevcut. Neredeyse yeryüzündeki tüm golcüler Fenerbahçe'ye getirildi. Bir ayda yüzlerce hayali transfer ve karşılığında çıkan amortiye, "Bizdemiştik" çığlıkları... Yalanın tahtına çıkan imparatorluk, okuyucuların başının tacı. Bir doğru, 100 yalanı silip süpürüyorsa, bu gurur kimin? Yalanla sevişen okuyuculuk, görmek istediği resmin içine giren izleyicilik, bu ülkenin çok şeyini almıştır. Yalanın iskeletindeki bütün kemikler, gerçeği ve doğruyu reddedenlere aittir. Her takımın taraftarı sözde adalet ister. Kendilerinde mevcut olmayan adaleti. Onlara kendi takımları aleyhine çok net bir pozisyon gösterin ve bırakın tartışsınlar. Bakın bakalım ruhlarında zerre kadar adalet kalmış mı? Rakip takımın amigo yazarını eleştiren taraftarlığın, kendi amigosuna ibadet etmesi, meselenin özüdür. O yüzden bu cilalı ihanet devrinde, yıllar öncesinin doğruluğa sadık gazeteciliğine bir daha asla kavuşamayız. Yalan doğrudan arta kalan değildir. Yalan, doğruyu ortadan kaldırmak için üretilmiş sinsi bir yılandır. Ve her gün insanların koynuna biraz daha sokulmaktadır.