Bazen veda gerekmez
Üç sezon önce, ilk kez kaptan olarak çıktığı Denizlispor maçından sonra, formasını bana armağan etmişti TuncayŞanlı. Alın terine ve çime bulanmış haliyle. Fenerbahçe'de adı kaldı, bende forması. Hep, Fenerbahçe'de jübilesini yapar ve kaptanlık yaptığı son maçta, o formayı kendisine armağan ederdim diye düşünmüştüm. Ömrüm yeterse tabii... Zaman düşlerin de rengini değiştiriyor, formaların da... Her şey hayata dahil. Tuncaygitti. Benimle de vedalaşmadı. Bunlar olağan şeyler. İnsanların hayatın son dakikasına kadar öğreneceği o kadar çok şey var ki... Kimse kızmasın ona. Fenerbahçe'ye hizmette zerre kadar kusur etmedi. Takımın içindeki eşitsizlikten bile dert yanmayıp, çok zaman yırtıkları onardı, delikleri kapadı. Dört yapraklı duruşu vardı, attığı gollerden sonra bile. TuncayŞanlı, yurtdışında oynayacak cesareti kendinde bulduysa, saygı duyalım. Kendini yeniden doğurmak gibi bir eyleme gönüllü olduysa, destek verelim. Gidişinin ardından çirkin senaryolar üretmek, ne onu alkışlayanlara yakışır, ne hüzünlenenlere. Nasılsa hiçbir şey, hiç kimsenin değildir. TuncayŞanlı gider, yeri de dolar. Ama namuslu bir emekçinin Fenerbahçe duvarlarından resmi inmez. İnmemeli de... 100. Yıl'ın simgesiydi Tuncay. Futbol ve kaptanlık adına yapılabilecek her şeyi yaptı. İliklerine kadar hem de. Hepimiz biliyoruz ki, TuncayFenerbahçe'yi sevdi... Fenerbahçe taraftarı Tuncay'ı... Giderken yüreklerle uğurlamak en asil tavırdır. Her ayrılığa veda gerekmez. Çünkü bazen vedalar incitir duyguları...