Hani, ne oldu?
Hani, bu işler öyle uluorta konuşulmaz ve Kuzey Irak'a girilecekse girilirdi! Hani, davul zurna çalınarak operasyon olmaz ve Mehmetçik'e her an, her görev verilebilinirdi! Hani, peş peşe gelen şehit cenazeleri bardağı taşırmış ve artık nereye gidilecekse oraya kadar gidilecekti! Hani, Türkiye her kararı kendi alır ve güvenliği için ne gerekiyorsa onu yapardı! Hani, Amerika'sı ve Avrupa'sı, hiç kimseye boyun eğmeden kendi politikamızı kendimiz belirlerdik!
Davul zurnalı politika Uzatmayalım. Her şehit haberinden sonra milletin derin öfkesini yukarıdaki sözlerle harmanlamaya çalışanlar, bizzat Başbakan ile Dışişleri Bakanı değil miydi? Doğrudan iç güvenliği de ilgilendiren bölücü PKK terörü konusunda Dışişleri Bakanı'nın bile hergün demeç verdiği ülkede, konunun Başbakan'dan sonraki ikinci asıl muhatabı olan İçişleri Bakanı'nın ne dediğini hiç duydunuz mu? Tabii ki duymadınız! Ya da konuştuysa bile, öğrenme ve duyma fırsatı bulamadınız! Çünkü, gündemi Başbakan ile Dışişleri Bakanı oluşturuyor, PKK politikasını da ikisi belirliyor. Bürokrasiden gelen İçişleri Bakanı ise ister istemez arka planda kalıp ses çıkartmıyor. Ve böylesine ağır süreçte, "Her an her şey olabilir" diye diye milleti umutlandıran Başbakan ile Dışişleri Bakanı, (bize hiç de şaşırtıcı gelmeyen) şekilde sınırötesi operasyon konusunda yan çizdi. Daha birkaç gün önce 'davul-zurna ile operasyon yapılmaz' diyenler, dünya televizyonları önünde K.Irak'a girilmeyeceğini ilan etti. Bununla da kalmayıp terörist sayılarıyla yeni mücadele alanları gösterdi. Bu işlerin öyle uluorta konuşulmayacağını belirterek 90 derece dönüş yapanlara helal olsun! Rekor dediğiniz böyle kırılırmış meğer!