Bosna'nın böreği ve tüneli
Çarşamba günü bu köşeyi okuyanlar bilir. Geçen hafta sonu Bosna'ya gitmiştim. Biliyorsunuz, MilliTakımımız'ın maçı vardı. "Allah'aşükür!", "HakanŞükür ve Rüştü"nün el birliğiyle 3-2 yenildik. O gün şunu anladım: ErsunYanal'ın başını yiyen meğerse HakanŞükür'müş. Hakan, sahanın içinde boş boş gezinmesine rağmen; onu oyundan alacak cesaretli bir teknikadam sahanın kenarında yoktu. Hakan, sanki kendisinin teknik patronu gibiydi.Elliyaşına kadar Milli Takım'da oynamak istese, kimse çıkıp da "oynayamazsınbekardeşim!" diyemez. Yani adam gitmezse, bizim göndereceğimiz yok. Çünkü sıkmıyor. Sıkanlar da yanlış yere ateş ettiler. ErsunYanal'ı vurdular! Kötü bir maçtan sonra kendimizi Bosna sokaklarına attık. Yeşilden bol bir şey yok. Sağınız, solunuz, önünüz, arkanız dağ ve ormanlık alan. O dağlara bakınca ürperiyorsunuz. Gördüğünüz o güzelim dağların, bir gün Bosnahalkının üstüne ölüm olup yağacağını; kim, nereden ve nasıl bilebilirdi ki. Sırplar, savaş zamanında o tepelere mevzilenmişler. 12 bin Bosnalı'ya ölüm 'hediye!' etmişler. Duvarlar hâlâ delik deşik. Fakir bir ülke. Ama yine de ayakta kalmayı başarmışlar. Mucizeyi gerçekleştirmişler. Savaş zamanında Türkiye'den ve Arap ülkelerinden silah ve para yardımı yapılmış. Bosna halkının hayatta kalmasını sağlayan şey, kazdıkları yedimetreliktünelmiş. O tünel sayesinde hibe edilen silahları ülkeye sokabilmişler ancak. Tüneli, evin içinden kazmışlar. Evin sahibi ŞimaHanım'la tanıştık. Yaşlıca bir kadın. Evi şimdilerde müze olmuş. Evi bir görseniz, delik deşik etmiş Sırpkasapları. Mostar'a gidemedik. Ama Osmanlı zamanından kalma köprüyü onardıklarını duydum. Sokak deseniz, defile yeri gibi. Boşnak kızlar güzellikte birbirleriyle yarış halindeler. Bosna'dan, İstanbul'daki Boşnak kökenli arkadaşımı aradım. Biraz da takıldım. Dedim ki: "Kızlarınızpekbirgüzelmiş." Güldü. "Sen öyle san" dedi. "O kızları sen bir de yaşlanınca gör." "Neden?" diye sordum. "Bizim oranın kadınları çok dırdırcıdır. O yüzden erkeklerimiz genç yaşta Allah'ınrahmetine kavuşuyorlar." Sonra araştırdım. Meğerse arkadaşım şaka yapmıyormuş. Savaştan sonra bir erkeğe tam 9kadın düşüyormuş. Şimdi bu oran 7'ye gerilemiş. Bizim gibi Müslüman olmalarına rağmen, daha temiz ve düzenliler. Tam bir Avrupa kültürü almışlar. Üçkağıtçılık sıfır. Bosna böreğini yediğiniz zaman yanında da parmaklarınızı yiyorsunuz. Çünkü o kadar lezzetli. Ülke vadinin ortasına kurulmuş. Her taraf on dakika uzaklıkta. Tramvayları var; ama dökülüyor. Vagonlar pas içinde. Akşam şehrin üstüne karanlık çökünce, hayat bitiyor. Ülkenin bir tane diskosu, bir tane de kumarhanesi var. Şehrin tam ortasından nehir geçiyor. Su şırıltısı şehrin en bilindik müziği. Ama Bosna, bildiğimiz Bosna; fakir; Müslüman ve soykırımınizlerinisarmayaçalışanBosna.