Ben gazeteciyim! "Bengazeteciyim!" Duyduğum bu söz kulağımı tırmaladı. "Gazeteci-yazar!" olduğunu söyleyen bir zavallının sözüydü bu... Hem de bir şarkıyarışmasında. Bir insan "Bengazeteciyim!" deme gereğini neden duyar ki? İpesapagelmez şeyler konuşacaksın; sonra da "Bengazeteciyim!" diyeceksin. Bu arkadaşa zırvalama hakkını kim veriyor acaba? Meslek mi? Hayır. Okuyucu mu? O da değil. Peki öyleyse kim? Bilmiyorum. Belki bunun için bintane neden sayabiliriz. Ama bin neden, bildiğimiz tekgerçeği değiştirmiyor ki: "Bengazeteciyim!" Karşındaki insanları aşağılayan, onlara tepeden bakan bir söz bu. Ayna zamanda o insanlara da "Bizneyizbearkadaş,piçmiyiz?" sorusunu sordurtan bir söz. Kimse çıkıp da "Haddiniçoktanaştınbeadam!Senkendinigazetecimisanıyorsun?" diye sormadı. Ta ki her zaman ekmek aldığım bakkalın, bana o soruyu sorduğu zamana kadar. Bakkal bu. Memlekette olup biten herbirşey onlardan sorulur. Ama o da bana soruyor: "Abi" diyor: "Sahidenoçocukgazetecimi?" "Kim?" diyorum. "OrayEğin. Sizde mi öylesiniz?" Bu sorudan işkillendim. "Beni soruyorsan, ben, o dediğin adamlardan değilim; ama mesleğimi soruyorsan gazeteciyim." Bakkal bu. Hınzır hınzır güldü. Benim kıvrandığımı da gördü. Arkasından da lafı soktu: "Yaniogazetecigibilightdeğilsin?" "Evet" dedim. "Vay be abi!" dedi. "Eskiden ne gazeteciler vardı; Abdiİpekçiler,ÇetinEmeçler,UğurMumcular... Şimdi ortalık bazıkepekligazetecilerden geçilmiyor. Nerde o yüzde 100 taşfırın gazeteciler. Her kese b.k atıp duruyorsunuz." Dedim ya, bakkal bu. Seni vuracağı yeri iyi biliyor. "Haklısın" dedim. "Bak!" dedim bakkala. "Gel sana bir fıkra anlatayım." O sırada içeri bir çocuk girdi. Biraz oyalandı. Bakkal, çocuğa bağırdı: "Çabuk ol. Bak, ağabeyingazeteci . Bir şey anlatıyor." Çocuk aklı bu. Dedi ki: "Gazeteci ağabeyi şarkıyarışmasında gördüm. Bu abi de onun gibi mi?" Şerefsiz bakkal bıyığının altından güldü. "Yok. Bu abi, onungibideğilmiş! " dedi. Kendimi zor tuttum. Başladım fıkrayı anlatmaya: "İki adam yoldan geçiyormuş. Köylünün biri de o esnada hayvanb.kunu gübre diye tarlaya atıyormuş. Adamlar 'kolaygelsin' demiş köylüye. Köylü de 'sağolun' demiş. Adamlardan biri sormuş: "Ne yapıyorsun?" "Hayvanın b.k unu gübre diye tarlaya atıyorum." Adamlar 'yardımedelim' demiş. Başlamış onlar da b.ku atmaya. Köylü bakmış. Adamlar çok iyi çalışıyor. Demiş ki: "Benim bir yumurtaçiftliğim var. Orada çalışmak ister misiniz?" Adamlar 'Evet' demiş. Köylü işi anlatmış: "Banttan gelen yumurtaları iyisine ve kötüsüne göre ayıracaksınız" demiş. Adamlar işe koyulmuş. Ama başlamışlar tartışmaya. Birisinin iyi dediği yumurtaya, diğeri kötü diyormuş. Köylü gelmiş ve bakmış ki, bütün yumurtalarkırılmış. Bağırmış, çağırmış. "Sizdahaönceneişyapıyordunuz?" diye sormuş. Adamlar da gazeteci olduklarını söylemiş. Köylü de demiş ki: "Her şey daha iyi anlaşılıyor. Siz bazıgazeteciler b.k atmasını iyi beceriyorsunuz; ama iş, iyiyle kötüyü ayırmaya gelince bunu bir türlü beceremiyorsunuz." Gökten üç elma düştü. Biri Oray'a, diğeri Eğin'e, üçüncüsü de OrayEğin'e...