'Şarap politikamız olursa dünya ligine girebiliriz'
Kavaklıdere Murahhas Azası Ali Başman'a göre, yüksek vergi oranı ve yüzde 60'a varan kayıtdışı, Türk şarabının dünya ligindeki geleceğini zora sokuyor. Elbirliği ile bir şarap politikası oluşturulmalı.
Cenap And tarafından temelleri atılan Türkiye'nin ilk özel şarap fabrikası Kavaklıdere, bugün 78 yaşında. Sadece Türkiye'de değil, Almanya'dan Japonya'ya, ABD'den İngiltere'ye kadar şarap müdavimleriyle buluşan Kavaklıdere'nin yönetim koltuğunda oturan isimlerden biri de And'ın eşinin yeğeni olan Ali Başman. Şirkette Murahhas Aza olarak görev yapan Başman, bir aile geleneğini sürdürmekle kalmıyor, aynı zamanda Anadolu topraklarında köklü bir geçmişi olan Türk şarabına dünya liginde hak ettiği değeri kazandırmak için de var gücüyle çalışıyor. Yüksek vergi oranları ve yüzde 60'a varan kayıtdışı zaman zaman Başman'ın soluğunu kesse de, o, sektörün elbirliğiyle Türk şarabına hak ettiğini vereceğine gönülden inanıyor. Başman, Türk şarap sektörünü ve Kavaklıdere'nin geleceğini anlattı:
* Şarabın kökeni çok eski olmasına rağmen, hâlâ dünya liginde Türk şarabını göremiyoruz. Bunun nedeni ne? Anadolu, şarabın vatanı. Şarap genelde Ermeni ve Rum kökenli Türk vatandaşları tarafından yapılmış. Mübadeleler sonucunda da bu işi Türkler devralmış. Yani bir devir teslim söz konusu. Şarapçılık yatırımını müteşebbis olarak devir almadan yapan ilk firma biziz. Bir devralma söz konusu olduğu için, şarap konusunda çok fazla bir kültürümüz yok. Kavaklıdere, 1929'da eniştem Cenap And tarafından kuruldu. Kendisi yurtdışında okumuş, şarabı, müziği ve kültürü görmüş. 'Bu şeyler bizim ülkemizde niye yapılmıyor?' diyerek, hem şaraba hem müziğe yatırım yapmış ve bu topraklarda var olan kültürün gelişmesini istemiş. Bu kültür ilk bizimle oluşmaya başlıyor ve meslektaşlarımızın da bu işe girmesiyle bugünkü haline geliyor. Burada önemli olan bu kültürü iyi tanıtabilmek. Ne yazık ki bunu başarabilmiş değiliz. Şarapçılık geçmişi sadece 30 yıl olan Avustralya bile bizden çok daha ileri konumda. Müşterek bir çalışma ortamı ve milli bir politikayla bunlar olur. Bunları yapamadığımız sürece fazla başarılı olma şansımız yok. 'POTANSİYEL VAR AMA...' * Sadece tanıtım eksikliğinden mi kaynaklanıyor bu sıkıntı? Bu maliyetlerle bir noktaya kadar mücadele edebiliyorsunuz. Şişede minimum 2.45 YTL ÖTV var. KDV'yle birlikte bu rakam şişede 3 YTL'ye çıkıyor. Bu vergi oranları sadece alkolizmle mücadele eden ülkelerde yüksek. Bu da kuzey ülkeleri. Bizim böyle bir sorunumuz yok. Çok içen bir millet değiliz. Ülkemizde yıllık şarap tüketimi kişi başına 1 litre civarında. Bu rakam Fransa'da 66, Almanya'da 33, Yunanistan'da 23 litre. Şarabı anlamak ve kaliteli yapmak için içmemiz gerekiyor. İçmek deyince sarhoş olmak değil. Şarap bir kültür ürünüdür, bir tattır, yemeğe lezzet veren ekstra unsurdur. Yoksa sadece alkol almak isterseniz, şarap bu amaca uygun değil. Çünkü içindeki alkol derecesi diğer içkilere göre çok daha düşük.
* Peki biz nerede hata yapıyoruz? Avrupa'da bir kalite anlayışı var. Toprağın büyüklüğünden dekar başına alınacak üzümün miktarına kadar her şey belli. Dünya şarap liginde Türkiye'nin yeri çok kötü. Lübnan'ın yeri bile daha iyi. Yurtdışına gittiğinizde, bir restoranda 'Ne içersiniz?' diye soruyorlar. Seçenekler arasında, Türk, Tunus ve İtalyan şarabı var. Hangisini seçersiniz? Tabii ki İtalyan şarabını. Çünkü bütün dünyada kabul görmüş bir ünü var. Kendimizi izah etmeli, çalışıp düzgün işler çıkarmalıyız. Sonra yurtdışına açılmamız gerekiyor. Belki bunu yaparken kendi içimizde de elemine olmalıyız. Türkiye'de şarap konusunda bir potansiyel var ve bu potansiyeli kullanamamak kadar da kötü bir şey yok.