Anzak dersi
Bunca patırlı gürültü arasında Çanakkale'de de birkaç gündür büyük hareketlilik yaşandı. Çanakkale Savaşları'nın 92. yıldönümü dolayısıyla Gelibolu Yarımadası'nda törenler yapıldı. Tören kapsamındaki Anzak Günü'ne Avustralya ve Yeni Zelanda'dan gelen 10 binden fazla kişi de katıldı. Binlerce kilometre öteden gelen bu insanlar arasında bakan, milletvekili ve ordu komutaanları da var. Tarihlerinde askeri anlamda pek başarı bulunmayan bu insanlar, bizim "Anzak" dediğimiz dedelerini anıyorlar. Onların Çanakkale'ye kadar getirilişlerini sorgulamayıp, gururla "tarih" oluşturuyorlar. Bize çok ters gelse de, yiyor- içiyor ve çılgınca eğlenip atalarını anarken, şafak ayininde yer alıyorlar. Peki, biz ne yapıyoruz? Dünyanın her köşesinde, Hindistan'ın Yeeni Delhi'sinden Macaristan'ın Zigetvar'ına, Afrika'nın her tarafına yayılan yerlerde yüzbinlerce şehidimiz yatıyor. Sadece dini bayramlar ile yılbaşına özel tatil günlerinde ortalama 200 bin kişinin yurtdışına gittiği bilindiğine gore, bunların ne kadarı şehitlerimizi, atalarını hatırlayabiliyor! Mesela, Mısır'a gidenler, Şarm El Şeyh'te sırtüstü yatarken, Kahire'de pramitleri gezerken, yanıbaşımızdaki Türk Şehitliği'ne de uğrayabiliyor mu? Budapeşte'de volta atanlar, Peşte'deki kabirlerinde koyun koyuna yatan Anadolu çocuklarına bir fatiha okuyor mu? Onun için Çanakkale'ye gelip bize ters şekilde azgılaşan Anzak torunlarına kızamıyorum. Onlar, kendi atalarını, kendi hayat anlayışlarına göre anıyor. Biz ise hatırlayamıyoruz bile!